“Yeter! Konuşuyoruz ama dinleyen yok”
Yıl 2011, Yıl 2013
Ekonomi ile ilgili olarak her iki tarihte de verdiğim röportajlarda verdiğim mesaj net; “Döviz ile borçlanmayın!!! Lütfen herkes elindeki varlık ve borç durumuna göre Türk Lirası’na dönmek için uğraş versin. DÖVİZ İLE BORÇLANMAYIN ”
http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/50/news/63797
http://www.grs.com.tr/tr/component/content/article/13-flash-haberler/283-doviz-borctan-kurtulun.html
Yıl 2011 STG Kuru: 2,88 TL
Yıl 2013 STG Kuru: 3.32 TL
Sonuç, herkes bildiğini okudu. O zamanlarda şöyle bir görüş vardı. Döviz 4 olana kadar 5 olana kadar hala faiz oranı üzerinden kardayız Peki bugün kur 8.65 Beklenen o gün geldi. Şimdi ne demememizi bekliyorlar? 2011 VE 2013 de bizi dinleyen oldu mu ki şimdi dinleyen olsun…Sadece Şikayet edip kendi bildiğimizi yapmaya devam ediyoruz…Başımız sıkışınca da hep bir suçlu arıyoruz…Genelde o da günün Hükümetleri oluyor ama hiç bir şekilde bizler suçlu olmuyoruz…Aynaya bakıp öz eleştiri bile yapmıyoruz…Ülke gerçekleri ortada iken dahi her türlü riski alıp sonrasında da suçu hep birilerine atıyoruz…
Halen halkta stg borçlanması revaçta. Açın Merkez Bankası raporlarına bakın. Halk halen stg borçlanıyor. Korkmuyoruz Sonra da dönüp Hükümete “Ne Yapacağız” diyoruz
Artık biraz aynaya bakma zamanımız geldi. Neden bu sürekli borçlanma Sözüm Ticari olarak borçlananlarda değil. Sözüm kişisel olarak borçlanmamıza
Ülke olarak bağımsız bir ekonomik yapımız yok. Herşeyden vaz geçtim var olan bir ekonomik politikamız da yok. Günübirlik yaşıyoruz Ve günün sonunda TL/Döviz ekseninde dönüp dönüp dönemin Hükümetlerini suçluyoruz. Bireysel olarak hiç mi suçumuz yok? Neden Türk Lirası kazanırken Döviz cinsinden borçlanıyoruz. Neden bu riski alıyoruz?
Halk olarak, tüketici olarak neden var olan yanlış siteme ve yanlış ekonomik yapıya direnç göstermiyoruz. İlle de birinin aklına mı muhtacız? Kendi aklımızı neden kullanmıyoruz? Nedir bizi bu dövize bağımlı kılan? Neden arz kendini döviz olarak şekillendirir ve fiyatlarken bizler de buna ayak uyduruyoruz. Neden direnmiyoruz?
Lafa gelince mangalda kül bırakmıyoruz ama icraata yaptığımız hiçbir şey yok. Sadece kriz kapımıza dayanınca sosyal medyadan çağrı yapıp isyan ediyoruz. Soruyorum, peki ne yapıyoruz? Sadece yazı yapıp hiçbir adım atmıyoruz…
Ülke ekonomisi bireysel hareket etme zamanını çoktan aştı. Sadece Gümrükçü ve ek mesai için isyan edenlerin veya sadece Hayvancıların isyanına çözüm üretilecek bir dönemden geçmiyoruz. Ülke ekonomisinin kapsamlı çözümlere ihtiyacı var. Hiç kimse kendi sektöründe veya kendi ticaretinin öngördüğü şekilde haklı olamaz. Ülke gerçekleri var.
Dün ek mesailer, bugün hayvancılar, yarın öğretmenler ve sonrasında kendince ve kendi sektöründe haklı olacak olan herkes…Hükümet tek suçlu…
Be baylar, yok…Bitti Deniz bitti…Artık adını zikretmesek de iflas noktasındadır KAMU MALİYESİ. Zamanında elde edilmiş tüm haklar ve teşvikler artık yeni ekonomik gerçeklikler ile uyuşmuyor. Ama herkes kendi derdinde kimse kapsamlı bir çözümü konuşmuyor. En çok bağıran kendi kişisel sektörü veya işi ile ilgili kazanımı elde ediyor. Gerisi umurunda bile değil. Herkes yine günü kurtarma derdinde kimse yapısal ve kapsamlı bir ekonomik modeli tartışmıyor…
“Kazanılmış Hak” dan taviz vermeyenler, ortak bir uzlaşı sağlayamayan Hükümet kadar beklentide olan birçok sektör ve sendika var sırada. En çok bağıran en çok haklıdır diye bir felsefe yok artık… Üretimden ithalata, yatırımdan istihdama bu ülkede verilen tüm hak ve özgürlükler genel bir ekonomik yapılanma içerisinde yeniden gözden geçirilmeli.
Siyasilerin bu konuda bütünleştirici ve bütünleyici olması gerek. Dahası radikal reformular yapması gerek. Herkes kendi tehdidini savuruyor. Eylem yapan, grev yapan Hükümetleri dize getiriyor. Bugün muhalefet olup onlara destek olanlar yarın Hükümete geleceklerini hiç düşünmüyorlar.
Baylar,
Sistem çöktü…Kazanılmış hak, düzen artık hiçbirinin önemi yok. Sistem iflas ediyor. Herkes kendi gemisini kurtarmaya çalışıyor. Artık bir durun. Bir durun da ülkeyi halkı ve geleceği düşünün. Zorbalık ile, grev ile sistemi kilitleme ile hiçbir yere varamazsınız. Hükümetler veya Sendikalar haksız demiyorum. Herkes haksız. Herkes kişisel menfaatinin derdine. Biraz da bu halkı düşünün artık. Oturun bir masa etrafında…Eğitimden Sağlığa, gıdadan üretime, ithalattan mali siteme, teşviklere, yerel yönetimlere kamu istihdamlarına, ek mesai vardiya ya kadar herşeyi konuşun. Konuşun ve olası makul seviyelerde çözümler üretin. Yoksa bu gereksiz kavgalar bizi daha iyiye değil yok oluşa götürecek…
O yok oluş gelip de tükendiğimizde de herkes oturup ağlamayacak. 10974 den de geriye gideceğiz. Yok olacağız…Aklınızı başınıza toplayın…Bu ülke için her kesim taviz verecek…Ve her bir kişi…Adil ve adalete uygun yeni bir ekonomik model ile…Korumacılık olmaksızın….
Yeter…
Ya sağduyu ile bu ülkeyi bir yere taşımak için ortak bir masada oturur konuşmaya başlarız ya da herkes bir ucundan çekmeye devam eder ve hep birlikte kaybederiz…
Henüz mesaj yok