Yaşanmakta olan Global krizden büyük ölçüde olumsuz yönde etkilenen Avrupa Birliği ülkeleri son bir aydır toplantı üzerine toplantı yaparak kısa zamanlı çözüm alternatiflerini tartışıyorlar. Almanya ve Fransa’nın önderliğinde yapılan görüşmeler ışığında başta Yunanistan ve İtalya olmak üzere birçok üye olan ülkeye ağır yaptırımlar geliyor.

Mart 2012’de yürürlüğe girmesi beklenen Ekonomi alanındaki Sıkı Yönetim Yasaları Avrupa Birliğinin yeniden güçlü bir ekonomiye kavuşması için tek çıkar yol. O da eğer tüm üye ülkeler, ilgili Yasaları onaylar ise!!!

Onaylar ise diyorum çünkü bildiğiniz üzere geçmişte ortak Avrupa Birliği Anayasasını hayata geçirmek isteyen birlik, üye ülkelerin oy birliği sağlayamadıkları için başarılı olamamış bir plandı. Şimdi de birçok üye ülke vatandaşı “neden bizim vergilerimiz ile Yunanistan’ın zararını ödüyorsunuz” diye isyanda…

Avrupa Birliği uzun süreli bir ekonomik durgunluğa doğru sürüklenmektedir. Buna karşılık Türkiye Ekonomisi 2000’li yıllarda yaşadığı büyük buhrandan sonra, atmış olduğu sağlam temeller üzerinde başarı ile yükseliyor. Peki, bu 12 yıllık sürede Türkiye ne yaptı, neyi nasıl başardı?

Bu sorunun cevaplarını küçük bir köşe yazısına sığdırmak mümkün değil. Ancak, kendi dinamiklerini kendisi yaratan Türkiye ekonomisinin birçok alanda yaptığı yapısal reformlardan basit örneklerle bunu açıklamaya çalışayım;

Üç dönemden beri siyasi istikrarın hâkim olduğu Türkiye’de, 2000’deki büyük krizin ardından kapsamlı reformlar başlamıştır.

Bu dönemde Türkiye öncelikle yurt dışı ve yurt içindeki yatırımları artırmak adına Vergi Yasalarını sil baştan yeniden hazırlamış ve başta Kurumlar Vergisi olmak üzere birçok vergide indirime gitmiştir. Bunu yaparken de lüks tüketim ile temel tüketim maddelerini kesin bir ifade ile ayırmış ve vergi yükünü lüks tüketim üzerinde artırmıştır.

Ardından kayıt dışı ekonomi ile savaşta toplumsal uzlaşı sağlayarak yeni Yasal düzenlemeleri, ödül-ceza uygulamalarını hayata koymuştur. O dönemde Devlet alacakları ile borçları arasında mahsuplaşma yapmayı da Yasa ile düzenleyen Türkiye özel sektöre büyük bir finansman sağlamıştır.

Tüm bunlar ile eş zamanlı olarak devlet personelini çağın gerektirdiği bilgi ve teknoloji ile donatmanın yanı sıra e-devlet uygulaması ile Devlet maliyetlerini minimize ettiği gibi kayıt dışı ekonomi karşısında da büyük bir zafer elde etmiştir.

Finans sektörüne yönelik olarak kurulan Bankacılık Denetleme Kurulunun “bağımsız ve denetim gücünü artıran yasal düzenlemelerin” tamamlanması ile birlikte, yabancıların Türkiye Cumhuriyeti’nde taşınmaz mal alımlarını ve şirket kuruluşlarını 24 saat diliminde tamamlamalarını sağlayan Yasaları yürürlüğe koyan Hükümet, dış yatırımcıların büyük sermaye transferi yapmalarına da zemin oluşturmuştur.

Hemen ardından sektörsel denetim mekanizmalarını kurarak halka daha ucuz ve daha kaliteli hizmet verebilmek adına “özelleştirme” sürecini başlatan Hükümet, Özelleştirme Yasasından çok önce Rekabet Kurulu’nu oluşturarak ekonomi içerisindeki adil rekabeti garanti altına almıştır.

Ardından bölgesel teşvik uygulamasını hayata geçiren ve ekonominin lokomotifi olan inşaat sektörüne büyük teşvikler veren Yasal düzenlemeleri tamamlayan Türkiye yükselen bütçe gelirlerini yatırıma çevirmek adına altyapı yatırımlarına büyük kaynaklar ayırarak yine inşaat sektörüne destek olmuştur.

Son on yılda ülke insanını, başta da tarım sektörünü yine toprağı ile barıştıran Türkiye, özellikle enerji sektöründe yerli ve yabancı yatırımcılara eşit şartlarda yatırım yapma imkânı sağlayarak ekonomik hacmini ve yatırım olanaklarını büyütmüştür.

Tarihindeki işsizlik oranlarının en düşük seviyelere ulaştığı 2010 yıllarda Turizm sektörüne yönelik olarak da büyük atılımlar yapan Türkiye, 2000’li yıllarda sıradan bir uçak şirketi olan THY’nın, 12 yılda Dünyanın “enleri” arasında yer almasını sağlamıştır.

Türkiye özetle geçtiğimiz 12 yıl içerisinde, kamunun ekonomi içerisindeki payını küçülterek denetleyici bir konuma ulaşmasını sağlayarak hem reel sektörün büyümesinin önünü açmış hem de kurduğu denetim mekanizması ile kayıt dışı ekonomiyi büyük ölçüde kayıt altına almıştır.

Devamında ise yatırım yapma arzusunda olan yerli ve yabancılara yönelik tüm kolaylığı sağlayan yasal düzenlemeleri hayata geçirerek; inşaat, turizm ve tarım politikalarını destekleyen Hükümet, vatandaşlarının finansmana ulaşımında Bankacılık Sektörünü baştan yaratmıştır.

Başta Avrupa’nın ve Dünyanın en sıkı denetlenen ve en disiplinli Bankacılık Sektörüne sahip olan Türkiye bu özelliği ile yabancı sermayenin de ülkedeki varlığını artırmasını sağlamıştır.

80 milyon insanın yaşadığı Türkiye bunu 12 yılda başarmıştır. 298 bin insanın yaşadığı söylenen KKTC’de ise 1974’den günümüze kadar neyi başardığımız ve başaracağımız ortadadır.

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler