TAŞINMAZ MAL VERGİSİNDE RAYİÇ BEDEL UYGULAMASINDA GERİ ADIM

Geçtiğimiz Pazartesi gündeme taşıdığımız “Taşınmaz Mal Vergisi/Değişiklik) Yasası” konusundaki endişeler üzerinde Maliye Bakanlığı yapmakta olduğu çalışmada değişikliklere gidiyor. Yeni Yasa ile gündeme gelecek olan Bina ve Arazilerin RAYİÇ bedel üzerinden değerlendirmesine yönelik yeni yasaya konan düzenleme, Mal Tazmin Komisyonunun ödemekte olduğu Tazminat Bedellerinde büyük artış yapacağı gerekçesi ile mevcut yasa uyarınca hesaplanmaya devam edilecek.

Mevcut yasa bölgesel metrekare hesapları üzerinden, binaların brüt alanlarını çarparak emlak vergisi hesaplarken, yeni yasa yine bölgesel olarak ama binaların rayiç bedelini hesaplayarak binde bir veya binde iki vergi oranı ile çarpılması sonucu hesaplanmayı öngörmektedir. Yani fark RAYİÇ bedel uygulamasıydı. Bu yeni uygulama önerisi hazırlanırken KKTC nin, bugün içinde bulunduğu siyasi konum noktasında “mülk-taşınmaz mal” üzerindeki problemleri hiçbir şekilde dikkate alınmamıştı.

Mal Tazmin Komisyonuna yapılan başvurularda talep edilen fahiş tazminat bedelleri, Mal Tazmin Komisyonu tarafından KKTC Tapu Dairesi kayıtlarında yer alan kayıtlar üzerinden hesaplanmakta ve karşı teklif olarak başvuruyu yapan Rumlara önerilmektedir. Kimine göre bu değerler çok düşük olabilir ama bu bir ülke politikasıdır. Bugün Güney Kıbrıs’taki Türk Malları ile ilgili herhangi bir güncel değer bilgisine sahip olan var mı? Yok. Ama bizler diyoruz ki, emlak vergisini daha çok toplamak adına, Kuzey Kıbrıs’taki taşınmaz malları rayiç bedellerini belirleyelim, yükseltelim ve vergisini daha da çok toplayalım. Böylece tazminat talebi ile Mal Tazmin Komisyonuna başvuran Rumlara 10 yerine 100 ödeyelim.

İki yasa arasındaki bir diğer fark ise Turizm Tesisleri, Hastaneler, İdari Binalar ve Sinema binaları dışında kalan tüm binalardaki emlak vergisi mevcut yasa uyarınca çok daha yüksek bir değerde olmasıdır. Evet, mevcut yasa uyarınca uygulanan emlak vergisinin bütçeye yansıması, yeni yasaya göre çok daha yüksektir. O zaman neden bu yeni yasayı uygulamaya çalıştınız? Çünkü ne uygulatmak isteyenin ne de uygulamak için ara formül arayanlar, tartıştığımız bu yasa ile ilgili bugüne kadar hiçbir reel örnekleme, hesapla ve araştırma yapmamışlardır. Suç kimin peki? Doğru değerlemeyi, doğru tahakkuku yapamayan Gelir ve Vergi Dairesi ile Belediyelerin tabi ki.

EMLAK VERGİSİ YİNE BELEDİYELERİN

Yeni Taşınmaz Mal Vergisi Yasasında yapılan en büyük değişiklerden biri de, emlak vergisinin Belediyeler yerine Gelir ve Vergi Dairesi tarafından tarh, tahakkuk ve tahsil edilmesi yönündeydi. Ancak bu madde ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı bu maddeyi yeniden düzenleyerek emlak vergisinin yeniden “Belediyeler” tarafından tarh, tahakkuk ve tahsil edileceği konusunda düzenleme yapmıştır.

NE YAPILMAYA ÇALIŞILDI

Hükümet, Bütçesinde yeni gelir kaynakları yaratmak adın Belediyelerin bütçesine devredilen emlak vergisinin tarh, tahakkuk ve tahsilini Gelir ve Vergi Dairesine devrederek, kendi bütçesine kaydırmak istemiştir. Bunu yaparken de mevcut emlak vergisi gelirlerini yükseltmek adına farklı bir hesaplama yöntemi ile yeni bir düzenleme yapmıştır. Tüm gayrimenkullerin rayiç bedelleri üzerinden hesaplanacak yeni emlak vergisinin, Mal Tazmin Komisyonunun ödeyeceği tazminatları ne kadar olumsuz etkileyeceğinden habersiz olan Maliye Bakanlığı, geçtiğimiz hafta gazetemizin haberi üzerine yükselen kamuoyundaki tepkiler sonrası geri adım atmıştır.

Sırf bütçe geliri yaratmak üzerine yapılan bu çalışmada ilginç olan, mevcut yasa kurallarınca hesaplanan emlak vergisinin, yeni yasaya oranla daha yüksek olmasıdır. Eğer Hükümet bunu bütçe gelirlerini artırmak için yapmış ise, bu düşüncesinin de hatalı olduğu geçtiğimiz hafta içerisinde ortaya çıkmıştır. Örneğin 250 m2 bir konut için mevcut yasa altında 250 TL emlak vergisi ödeyen ev sahipleri, yeni yasa uyarınca ödeyeceği emlak vergisi 221 TL olacaktı. Bunun dahi farkında olmayan Maliye Bakanlığı, yeni yasada belirleyeceği RAYİÇ BEDELLER ile de, mülkiyet konusunda geri dönüşü olmayan bir hata yapmaktan son dakika geri döndü.

UBP’si ÇOK UNUTKAN

Her şey bir yana, Hükümetin hazırlamakta olduğu Taşınmaz Mal Vergisi Değişiklik Yasası ile ilgili bilinmeyen bir gerçekten daha bahsetmek isterim. Önceki Hükümet dönemindeki Maliye Bakanı benzer bazı değişikliklerin yer aldığı bir yasa tasarısını 2007 yılında Meclis sunmuştur. Bu noktada Ulusal Birlik Partisi Anayasanın 147. maddesi uyarınca değişikliği Anayasa Mahkemesine taşımıştır. Ayrıca, yine benzer bir dava 4/93 sayılı olarak Kıbrıs Türk Emlak Sahipleri Birliği tarafından KKTC Cumhuriyet Meclisine açılmış ve sonuçlanmıştır. Bu Davaya konu gerekçeli kararın da incelenmesinde ve uygulanmaya çalışılan yeni yasanın bu kararlar ışığında gözden geçirilmesi daha uygun olacaktır.

HAFTA İÇİ YAŞANAN ÖRNEK

29 Temmuz 2010 tarihinde TAK ajansına düşen bir haber benim anlatmaya çalıştığım ancak tam olarak anlaşılmayan endişeme en güzel örneği oluşturmaktadır;

“Haberde, Mal Tazmin Komisyonuna başvuran Karaviotu’nun avukatının AİHM’e gönderdiği yenilenmiş tazminat talebinde, KKTC’dek eski taşınmazların değerini Güney Kıbrıs’taki fiyatlardan hesaplayarak kullanım kaybı için 23 milyon, manevi zarar için 70 bin ve mahkeme masrafları için de 23 bin Euro civarında tazminat istediği belirtildi. Taşınmaz Mal Komisyonu ise AİHM’e, taşınmazların kullanım kaybı için KKTC’dei fiyatları baz alarak bir milyon 364 bin 534 Euro ve taşınmazların bazılarının istimlakı için de 2 milyon 182 bin 568 Euro önerdi. AİHM de kararında, 1974’te değerleri 600 bin Euro olan taşınmazlar için Kıbrıslı Rum tarafından istenen tazminat miktarını abartılı bulduğunu belirterek, Komisyon’un kullanım kaybı ve manevi tazminat olarak ödemeyi öngördüğü tazminatı benimsediğini duyurdu.”

Demek oluyor ki bizler emlak vergisi gelirlerini yükseltmek adına, mevcut yasadaki hesaplama şeklini değiştirir ve rayiç bedel üzerinden hesaplamaya gider isek, Güneyden gelecek olan mal tazmin başvurularında baz alacakları çok daha yüksek değerleri resmi olarak kayıt altına almış ve aleyhimize kullanılmak üzere belirlemiş olacağız. Geri adım da atamayacağız. AHİM de diyecek ki “Eeee bu değeri siz hesapladınız, ödeyeceksiniz”.

PEKİ NE YAPILMALI

Öncelikli olarak, rayiç bedel üzerinden hesaplanması öngörülen emlak vergisi uygulamasının, ülkenin içinde bulunduğu özel durumdan dolayı, kapsamlı çözüme kadar her ne pahasına olur ise olsun yasalaştırılmamalıdır. Bunun siyasi boyutu da düşünülerek eski yasa kapsamında belirlenmiş olan, metrekare ve bölgeye göre hesaplanan emlak vergisinin doğru ve adil olarak hesaplanabilmesi adına ilgili Belediyeler ile işbirliği yapılarak gerekli teknolojik yatırım ve eğitimler tamamlanmalıdır.

Teknolojik yatırımdan kastım, en fazla 30 gün içerisinde uygulamaya konulabilen ve ilgili yasanın şart ve kıstaslarına göre hatasız emlak vergisi değerini hesaplayabilen bir software ın hazırlanmasıdır. Bu bağlamda Belediyeler, geçmişe oran büyük bir gelir elde edeceklerdir. Ayrıca emlak vergisindeki gerçek kaybın nedeni kayıt altında olmayan binaların varlığından kaynaklanmaktadır.

Bu hususta Belediyeler kendilerince tedbirler almaya çalışsa da, yetersiz kalmaktadır. Aslında bunun çözümü de oldukça kolaydır. Belediyeler, emlak vergisini ödeyen mükelleflerine, su saatlerinin üzerine yapıştırmak şartı ile üzerinde seri numarası ve Belediyenin mührü olan bir çıkartma verir. Her ay su saatini okumaya giden belediye memuru, su saati üzerinde bu çıkartması olmayan mükellefler için yasal işlem başlatmalıdır. Otokontrol sistemi ile en fazla 3 ay içerisinde bu kayıt dışı binaların tamamı kayıt altına alınmış olur.
Diğer bir önerim ise,

Taşınmaz Mal Vergisi Yasasının değişikliğinden önce bu ülkede bina ve konutlar için Zorunlu Afet Sigortası yasası hazırlanmalı ve bağımsız sigorta şirketleri tarafından ülkedeki tüm bina ve konutların değerleri saptanmalıdır. Emlak Vergisini toplaması öngörülen Gelir ve Vergi Dairesi ise yapacağı bir yasal düzenleme ile emlak vergisine konu matrahı Zorunlu Afet Sigortasında belirtilen taşınmaz mal bedeli üzerinden tahsil etmelidir.

Böylece hem sigortacılık sektörüne yeni bir finansman derinliği kazandırmış oluruz hem de zaman/fayda ekseninde Devlet kazançlı çıkmış olur. Ayrıca oluşturulacak Zorunlu Afet Sigorta fonu ile Hükümet olası doğal afetler için belirli bir brikim yapar hem de bu alanda hizmet veren kurumların başında gelen Sivil Savunmaya yeni bir kaynak yaratmış olur.

Maliye Bakanlığı mevcut düşük emlak vergisinin yükseltilmesi noktasında haklıdır. Ama bu verginin dayanağı olan taşınmaz mallarda özellikle de üzerinde hiçbir yapı olmayan arazi ve tarlalar ile ilgili ülkenin özel bir durumu bulunmaktadır. Şu an bu arazi ve tarlaların tazmini yapılmakta ve ciddi bir başvuru oranı da mevcuttur. Mal Tazmin Komisyonu başvuran Rumların taleplerini, mevcut tapu kayıtları üzerindeki değeri de dikkate alarak belirli bir pazarlık süreci sonrasında tazmin etmektedir. Kapsamlı bir çözüm öncesinde böyle bir uygulamanın hayata geçirilmesi gerçekten de Güneye’e, Kuzeydeki malların değeri ve tazmini noktasında ciddi haklar doğuracaktır.

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler