Adada yaşanmakta olan dönem, 1974 sonrası Federe Devlet dönemi dahil hem siyasi, hem ekonomik hem de sosyal duyarlılık noktasında tarihin en karanlık günleri olarak tarih sayfalarına geçmeye aday!!! Ekonomik olarak yerli sermayenin yok olduğu, kamudaki istihdamların ve savurganlığın ayyuka çıktığı, siyasi otoritesizliğin alay konusu olduğu bu günlerimiz, emin olun yarınlarımıza kıyas ile mum ile arayacağımız günlerdir.

Profesyonel meslekleri “siyasetçi” olan ve gerçek hayattaki “geçim sıkıntısı-ticaret-ekonomi-emek-ekmek-sağlık-borç” gibi kavramlardan habersiz bir yönetim sergileyen bazı milletvekillerimiz, sadece şahsi ve menfi çıkarları için çalışmaktadırlar.

Ne yazık ki üzülerek söylemek isterim ki, her dönemde olduğu gibi bu dönemde de “siyasi rantın olanaklarını” sonuna kadar kullanan bazı iş adamlarımız, mevcut sistemin devamı için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Bu noktada Türkiye Cumhuriyeti Devleti de KKTC bütçesine yaptığı yardımları denetlemeyerek, bu sistemin güçlenerek sürmesine çanak tutmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Sn. Büyükelçi Akça’nın açıkladığı “artık para sadece yatırımlar verilecek” ifadesi ümit verici olsa da, rekabet ortamının olmadığı bu ülkede yine bu kaynaklar har vurup harman savrularak hiç edilecektir. Bundan zerre kadar kuşkunuz olmasın.

Ama KKTC ekonomisi içerisindeki bazı iş kesimlerini analiz ettiğinizde göreceksiniz ki her siyasi dönem kendi işadamını ve kendi zenginini yaratmıştır. Bunun birçok örneği vardır… Bahse konu iş insanlarımız da sonuçta siyasetçileri kullanmış ve Devletin malı deniz yemeyen keriz felsefesi ile bugünlere kadar gelinmişlerdir.

Üzülerek söylemek isterim ki KKTC sermayesi birleşmek yerine bölünerek, dışardan gelecek olan güçlü sermaye karşısında ekonomi sahnesinden kovulacağı günü beklemektedir. Birçok sektörde “rekabet edilebilirlik” raporları hazırlana dursun, ülkedeki yerli ekonomiyi korumak adına ağır yasal düzenlemeler ile ülke içi tekelleşme yaratılmaktadır. Adalı sermayesinin birleşildiği Kıbrıs Türk Petrolleri özelleştirmesi belki de KKTC tarihinde bir ilk ve tek olarak gerçekleşen bir mucizedir.

Başta Bankacılık ve İnşaat sektörü olmak üzere, yerli sermayenin etkin olduğu birçok farklı iş kolundaki şirketlerimiz artık birleşerek güçlü bir sermaye yapısına ulaşmalı ve ülke ekonomisi için güçlü bir sermaye ve geniş katılımcılar ile yatırımlar yapmalıdırlar.

Ülkenin ne halde olduğu ortadadır. Bu ülke lidersiz-plansız-programsız bir şekilde, siyasi rantın ve bu rantı kurup yönetenlerin insafına terkedilemeyecek kadar güzel bir ülkedir. Artık toplum olarak da bunun farkına varmalı ve bazı şeyleri bir kez daha gözden geçirmeliyiz.

Sn. Koç’un şu sözünü çok severim; “Ülke menfaatlerinin, şahsi menfaatlerimden daha önemli olduğunu bilmiş olsaydım, Türkiye’nin değil Dünya’nın en zengin adamı olurdum…”

İşte tüm mesele bu…

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler