Bedelini halk ödesin…”

KKTC’nin ekonomik alanda kronikleşmiş sorunları herkesin bildiği üzere; kamu maliyesinin karşılanamaz yükselen maliyetleri, KİT’lerin zararları, adil olmayan ekonomik rekabet koşulları v.b olarak sıralanmakta. Sürdürülemez bir yapıda olan Elektrik Kurumu’nun neden bu hale geldiği kamuoyunda fazla tartışılmamış olsa da temelinde iki neden yattığı sürekli vurgulanmakta. İlk olarak Siyasilerin geçmişten beri Kurumu yanlış yapılandırması ve ikincisi ise Kamu Kurum ve Kuruluşlarının tüketmiş oldukları enerji bedellerini ödememeleridir. Bugün devletin Elektrik Kurumuna 50 milyon Türk Lirasından, Belediyelerin 160 milyon Türk Lirasından ve BRT’nin 16 milyon Türk Lirasından fazla borcu bulunmaktadır!!!

Sürdürülemez bir yapı içerisindeki Elektrik Kurumunun ayakta kalabilmek adına elektrik fiyatlarına uyguladığı zam halk tarafından tepki ile karşılanmıştı. Bu artış sonrasında halktan gelen tepkilere rağmen hiçbir geri adım atmayan Hükümet ayni kararlılığını Sendikanın sergilediği “elektrik kesintileri” karşısında gösterememiştir. Yaşanan artışa karşın elektrik faturalarını ödemekte zorlanan insanların isyanını duymazdan gelen bazı Hükümet yetkililerinin “hayat pahalılığında artış olmamıştır” şeklinde açıklamalar yapması tam bir Nasrettin Hoca fıkrasına benzemektedir. Bu da yetmezmiş gibi şimdi de tüm Telekomünikasyon ücretlerine artış getiren Hükümet, bu kurumu da yaşatabilmek adına hizmet bedellerini artırma yoluna gitmeyi seçmiştir.

Çok değil, 2008 yılında 3 kuruş paraya hem de taksitli olarak özelleştirilen GSM lisanlarının ardından Kurumda büyük zarar eden Devlet, şimdi Kurumu kurtarmaya çalışıyor. Elektrik Kurumu gibi kendi içerisinde ayrı bir Cumhuriyet olan Telekomünikasyon Dairesinin de “maliyet/fayda” analizi temelinde yeniden yapılandırılmasıgerekmektedir.

“Yeniden Yapılandırma / Özerkleştirme” veya “Özelleştirme” temelde aslında bir amaç değil araç olmalıdır. Her iki şekilde de esas olan toplum bireylerinin ihtiyaç duydukları mal ve hizmetleri en uygun şartlarda (en ucuz ve en kaliteli şekilde) temin edebilmesidir. Özellikle yeni kurulan Devletlerde ve/veya küçük ekonomilerde ve/veya bizim gibi özel sermayenin güçsüz olduğu dönemlerde kısacası özel sermayenin yeterli olmadığı dönemlerde, Devlet bazı sektörlerde yatırımcı rolü üstlenmek zorunda kalmakta, bunun sonucunda da doğal olarak kamu tekelleri oluşmaktadır.

Elbette her türlü tekelin işleyişi uzun vadede halkın aleyhinedir. Kamu tekelleri ciddi bir programla özelleştirilmelidir. Fakat onların yerine özel tekeller oluşturulmaması şartıyla! Maalesef KKTC ekonomisi içerisinde hale hazırda zarar etmekte olan birçok KİT ve Devlet tekelindeki Kurumlar bulunmaktadır. Birçok Devlet Kurumunun tekel olmasına karşılık sürdürülemez bir yapı altında yönetilmesinin sonu kaçınılmaz olarak İFLAS olacaktır.

KTHY gibi bir örneği yaşayan KKTC ekonomisi halen bunun yaralarını saramamaktadır. Bu konuda “neden iflas ettiğine” dair hiçbir veri ortaya koyamayan Siyasilerin geçerli bir nedeni olmalıdır. O neden de bu konuda gelmiş geçmiş tüm siyasilerin suçu olduğu gerçeğidir.

Şimdi iddia ediyorum. Çok kısa bir gelecekte hem Telekom hem de Elektrik Kurumu iflas edecektir. KTHY olayında şanslıydık çünkü hale hazırda uçuş yapan farklı şirketler de vardı ve KTHY iflas ettiği anda bu ülkedeki ulaşım sektörü büyük bir darbe almış olsa da sektör iflas etmemiştir. Ama bu iki kurumun iflası sonrası bizleri çok kötü günler beklemektedir. Elektrik Kurumu ve Telekom’un ani iflasıülkenin günlük hayatına büyük bir darbe vuracaktır.

Hiçbir kimsenin hakkını yemek istemem ama bu iki Kurumun da bu hale gelmesinde, Başbakanlık Denetleme Kurulu’nun elinde bulunan resmi belgelere de konu olan YOLSUZLUKLAR önemli yer tutmaktadır. Özellikle geçmiş Hükümet döneminde her iki Kurumda da yaşanan büyük skandalların halen sorgulanmıyor olması da akıllarda büyük bir soru işareti olarak yer almaktadır. Başta Sn.Başbakan’ın talimatı ile kurulmuş olan Başbakanlık denetleme Kurulunun, devamında ise Sayıştaylığın her iki Kurumu da incelemeye alarak Hukuki yargılama sürecini başlatması gerekmektedir.

İki Kurum için de ulu orta konuşulan yolsuzlukların araştırılmasından ve yargı sürecinin başlatılmasından önce yapılacak bir ÖZERKELŞTİRME ÇALIŞMASI, hem Hükümeti hem de Sendikayı büyük bir töhmet altında bırakacaktır!!! İşte o zaman kamuoyunda konuşulan “İş adamı – Siyasetçi- Sendika üçgenindeki rant dağılımı” iddiaları gerçek olmuş olacaktır. Bu iddialardan dolayı Kurumu, Kurum Çalışanlarını,Siyasileri ve ilgili İş Adamlarını temize çıkartmanın tek yolu var olduğu herkesçe bilinen yolsuzlukların araştırılmasından geçer…

ARTIK BU HALK, BAŞKALARININ SERVET EDİNMEK İÇİN ZARAR ETTİRDİĞİ DEVLET KURUMLARININ MALİYETLERİNİ ÖDEMEK ZORUNDA DEĞİLDİR!!!

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler