“…Hiçbir Siyasetçi kendi kararı ve özgür idaresi ile oturduğu KOLTUĞU TERK ETMEZ“.

TOPLUM OLMAK bilincinden uzak, tamamı ile menfi olarak hareket eden Kıbrıslı seçmen, değil şimdi

100 sene sonra da yine bu siyasileri ve bu Siyasilerin Veliahtlarını seçmeye devam edecektir.”

Adada tam bir yaz esintisi yaşanıyor… Havaların aşırı sıcak olmasından mı kaynaklanıyor yoksa gerçekten de siesta mı yapıyoruz bilemiyorum ama toplum olarak artık tamamı ile tepkisiz bir hale geldik. Geçmiş Hükümetler döneminde olduğu gibi mevcut Hükümet döneminde de SİYASİ RANT ekseninde yönetilen ülkemiz tam bir yangın yerine dönmüş durumda. Sadece 2012 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile 120’nin üzerinde kişinin vatandaş yapıldığı, sürdürülemez bir yapıda olan Kamu Bütçesine yüzlerce yeni istihdamların yapıldığı, yandaşların ve partizanların atamalar ile veya kurmuş oldukları şirketler aracılığı ile Bütçeden para çektiği, arazi dağıtımlarının kesintisiz olarak sürdüğü, işsizliğin-iflasların-mazbataların TAVAN, ekonomik verilerin, güvenin, istikrarın ise TABAN yaptığı bugünlerde herkes bir köşeye çekilmiş umutsuzca olanları izliyor.

Bakanlar Kurulunun onayı ile borçlanan Lefkoşa Belediyesine yapılan müdahale, Resmi Gazetede yayınlanmadan yürürlüğe konan uygulamalar vb. birçok olaydan hiç bahsetmeyeceğim bile. Az çok medyayı takip edenler ülkede yaşanmakta olan olumsuzlukların farkındadır. Bilinçsizce, bencillik ile, çok bilmişlik ile ve siyasi rant ekseninde yönetilmekte olan bu yapının artık kırılması gerektiği herkesin ortak düşüncesidir. Ancak ne var ki herkes ayni yanılgıya düşmektedir. Bu yapının kırılması için veya bu düzenin yıkılması için kimse Siyasilerin Vizyonunun Değişmesini Beklememelidir… Vizyonunun değişmesi gereken Siyasiler değil, onları seçen bizleriz (toplum). Bu gereceği halen görememiş olan toplumun aydın kesimi sürekli olarak siyasileri eleştirmekte ve yaptıkları hatalar ile yapamadıklarını eleştirmektedirler. Aslında bunları anlatmamız gereken ve gidişatın hatalı olduğuna ikna etmemiz gereken Siyasiler değil, toplumdur. Toplumu yön verecek, toplumu bilinçlendirecek ve gelecekteki olası felaketlerin bugünkü ayak izlerini hedef alan açıklamalar, yazılar ve programlar yapmalıyız. Hiçbir Siyasetçi kendi kararı ve özgür idaresi ile KOLTUĞU TERK ETMEZ. Çünkü ayni Krallıklarda olduğu gibi, o koltuklarda oturan tüm Siyasiler bu güçlerini kendilerine Tanrı tarafından bahşedilmiş bir hak gibi görür ve o koltukta oturmaya son ana kadar devam eder.

Şu aralar Toparlanıyoruz diye başlayan hareketin ileride neye dönüşeceğini bilmem ama Sn. Özersay şunu bilmelidir; “öncelikli olarak değişmesi gereken siyasi yapı veya siyasetçi profili değil seçmenin yani toplumun vizyonu ve anlayışıdır”. Bugün erken bir seçim olsa, iddia ediyorum ki yine UBP, CTP, DP ve TDP meclise bu sıralama ile girerler. Belki UBP iktidar olmaz ama yine birinci parti olarak seçimden zafer ile çıkar. Çünkü tüm bu siyasi partilerin gerek kendi iktidarları döneminde gerek ise muhalefette iken göstermiş oldukları performans, sadece ve sadece kendi yandaşlarının haklarını korumak ve kendi yandaşlarına menfaat sağlamak üzerine gerçekleşmiştir. “Kemikleşmiş Oy Potansiyeli” olarak da tanımlanan siyasi rantın yarattığı bu kesimin varlığından hareket ile, her seçim döneminde mevcut iktidardan siyasi rant sonucu bir çıkar elde edenler veya gelecekte kendi adlarına bir çıkar edineceğine inanan insanlar ayni siyasi partilere oy vermeye devam edeceklerdir. Yani toplumun çoğunluğu kendi menfaatini korumak için, sürmekte olan statükonun (siyasi rant) en büyük savunucusu durumundadır.

“TOPLUM OLMAK” bilincinden uzak, tamamı ile menfi olarak hareket eden seçmen, değil şimdi 100 sene sonra da yine bu siyasileri ve bu Siyasilerin Veliahtlarını seçmeye devam edecektir. Ta ki toplumun genelini tehdit edecek bir unsur ortaya çıkana kadar!!!

Bugün bir gurup insan çıksın ve topluma desin ki “ekonomi 40 ayda ayaklarının üstünde durabilir, adalet bu ülkede sağlanabilir ve siyasi yapı şeffaflaştırılabilir”… Ne olmuş? Köydeki veya Şehirdeki Ahmet Amca soracak; “Benim kızı işe alacak mısın? Damadı müdür yapacak mısın? Baldızımın oğlunu vatandaş yapacak mısın? Eğer bu soruların birine HAYIR der iseniz sizi kimse SEÇMEZ!!!

Belki de bizim tam anlayamadığımız; Demokrasinin genişliği içerisindeki seçmenin gücüdür. Siyaset eğer bir YALAN söyleme sanatı ise Demokrasi çatısı altında bizim siyasetçilerimiz gerçekten de bu konuda 10 üzerinden 10 alırlar. Eğer Siyaset, Demokratik bir düzende farklı düşünce ve görüşlerin uzlaşısını sağlamak ise bizim Siyasetçilerimiz 10 üzerinden sıfır alırlar. Çünkü bizim Siyasetçilerimizin algıladığı ve uyguladığı Demokratik düzen; “iktidarların ilelebet yaşayabilmesi için kendisine bağlı çıkar grupları yaratarak mevcut düzeni sonsuza kadar sürdürmek ve sömürmek”den ibarettir.

Ben şahsım adına hiçbir Siyasetçiyi suçlamıyorum. Ben “Toplum Olma” bilincinden uzaklaşmış, sadece kendi menfaati için yaşayan ve çıkar gruplarının yönlendirmesi ile seçimde oy kullanan bu ülke vatandaşlarını suçluyorum. Hem de her bir bireyi.

Yukarıda bahsettiğim üzere, Sn. Özersay’ın başlatmış olduğu “Toparlanıyoruz” hareketinin gelecekte bir Siyasi yapıya dönüşüp dönüşmeyeceğini bilmiyorum ama bu tür Toplumsal değişiklikler özel odalardaki toplantılarla başarılmaz. Sahaya inmeniz gerek. Mevcut Siyasi yapıya karşı açıkça savaş açmanız gerek. Tüm bu kemikleşmiş sistemi yıkacak olan TOPLUM’dur, SEÇMEN’dir. Meğer ki, Lefkoşa Belediyesinde olduğu gibi bir Kanun Hükmünde Kararname ile Meclis Topluca TATİLE GÖNDERİLMEZ İSE…

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler