Gün geçtikçe etkileri Dünyayı sarmaya devam eden Global Kriz karşısında Türk Lirasının değer kaybederek dövizin hızlı yükselişi hem Türkiye ekonomisini hem de dolaylı olarak KKTC ekonomisini eritmeye devam ediyor. Bir Amerikan Doları’nın iki Türk Lirasını, bir Avro’nun iki nokta yetmiş Türk Lirasını, ve bir İngiliz Sterlini’nin de üç Türk Lirası sınırını aşması tüketiciyi fazlası ile korkutmaya yetti. Herkesin sormuş olduğu soru şu; Döviz ne olacak?

Türk Lirası para politikalarını belirleyen T.C Merkez Bankası Başkanının geçtiğimiz haftalarda kamuoyuna yapmış olduğu açıklamada; “faiz oranlarının, döviz kurunun ve enflasyonun kontrol edilebiliyor olduğu” söylemi piyasalarda karşılık bulmamış olmalı ki bu açıklamanın yapıldığı anlarda bir Amerikan Doları tarihi bir rekor kırmıştı. Peki neden bu açıklamalar yapıldı? Sebebi şu; piyasalarda eğilim veya diğer bir değiş ile beklenti oldukça belirleyici bir faktördür. Eğer Türkiye’deki tüketiciler, dövizdeki artışın süreceği beklentisine girer ve Amerikan Dolarına olan talepleri artar ise, arz yetersiz kalacak ve Amerikan Doları Türk Lirası karşısında bir rekora daha koşacaktır. Bunun için de başta Merkez Bankası olmak üzere birçok Kamu Kurumu piyasalara yönelik moral ve motivasyon sağlayıcı açıklamalar yapmaktadır.

Özetle Amerikan Doları’nın ve diğer dövizlerin yükselmeye devam edip etmeyeceği öncelikli olarak tüketicinin talebi ile bire bir bağlantılıdır. Eğer tüketici korkar ve dövizin daha fazla yükseleceğine inanır ve bu düzeyde döviz alımı yapmaya eğilim gösterir ise, döviz daha da yükselecektir.

Diğer bir taraftan petrol fiyatlarında yaşanan artış olası bir Suriye savaşının patlak vermesi durumunda daha da çok yükselecek ve birçok üründeki fiyat artacaktır. Bu da yine dövizin artmasında büyük bir etken sağlayacak diğer bir etkendir.

Tüm bu gerçekler ışığında bugün itibari ile tüketimini asgari seviyeye indiren vatandaşın bu haklı tutumu direk olarak durağan olan ekonomik verilerin daha da kötüye yönelmesine neden olacaktır. Hake hazırda döviz karşısında alım gücü azalan Türk insanının bir de üzerine yaşanan ekonomik kriz karşısında tüketimini kısıtlaması, birçok farklı sektördeki iflasların başlangıcı anlamını taşımaktadır. Bu noktada hem Türkiye Cumhuriyeti hem de KKTC Hükümetleri ivedi olarak tüketicinin çekimserliğini ortadan kaldıracak ve ekonomik hayatı canlandıracak önlemler almalıdırlar. Örneğin;

Üç ay süre ile taşınmaz mal alım satımındaki yüksek vergiler minimize edilmeli ve tüketiciye ucuz tüketim şansı tanınmalıdır. Yaşanmakta olan krizi fırsata çevirmek adına araç, konut, arazi ve her türlü yatırım kapsamında satın alınacak veya satılacak tüm emtiaların satışlarındaki yüksek vergiler belirli bir süre için en düşük seviyeye çekilerek, tüketici özendirilmeli ve piyasalara nakit girişi sağlanmalıdır. Tüm bu örnek uygulamalar hem gerçek kişiler hem de Şiketler için hayata geçirilmelidir. Ayrıca Şirketlerin ödemiş oldukları ve Devletten alacaklı durumda oldukları dolaysız vergilerin (ör:stopaj) de kısmi olarak dolaylı vergilere veya sosyal sigorta kurumlarına yapılacak ödemelere mahsubuna olanak sağlayan yasal düzenlemeler hayata geçirilerek esnafın nakit gücünü artırmasına destek olunmalıdır.

Yüksek döviz karşısında alım gücü sıfırlanan KKTC vatandaşlarının durumu çok daha kötü. Üretimden kopartılmış bir toplumun, döviz bazlı ithal ürünler ile satın altığı birçok ürün ve hizmet artık daha pahalı. Ev kirasından, temizlik ürününe; giyimden, eğitime kadar hizmet sektörü dahil dövize endeksli KKTC piyasalarında orta direk veya orta sınıf olarak nitelendirilen ekonomik taban yok olmak üzere.

Siyasi bir rantın hüküm sürdüğü KKTC nin mevcut yapısı içerisinde şahsım adına hiçbir olumlu gelişme beklentisinde olmadığımı açıkça ifade etmek isterim. Devletin yönetim şekli “kayırmacılık ve rant” ekseninde sıkışıp kaldıkça bu ülkede her gün seçim olsa hiçbir şey değişmez. Ülke ekonomisinin yok olduğu bir kriz döneminde, kendi menfaat ve çıkar gruplarını memnun edebilmek adına iki hafta boyunca canla başla mücadele eden ve sabahlara kadar mesai harcayarak Koalisyon Hükümeti kurmaya çalışan siyasiler, bu eforlarını toplumun menfaatleri için de harcamış olsalardı eğer bugün bu noktada olmazdık elbette.

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler