Sn. Akça’nın KKTC’nin ekonomik raporu ile ilgili olarak basına yansıyan beyanatını dikkatli bir şekilde okudum. Sn. Akça açıklamasında; Programın uygulanma sürecinde ekonomik dönüşüme karşı direnç gösteren bir ilişkiler ağının varlığını ortaya çıkardığını ve bu yapının, mevcudun değişmemesi konusunda organize olarak programı halka “Türkiye’nin daha az para göndermesi için dayatması” olarak takdim ettiğine işaret etti.

Sn. Akça’nın basına yansıyan açıklamaları içerisinde “bürokratik dilde söylemeye çalıştığı ancak net bir ifade kullanmadığı” çok önemli iki nokta var. Bir ekonomist olarak bu noktaları ve satır aralarını size biraz daha net ifade etmeye çalışmak istiyorum. İlk olarak “sistemin değişmesini istemeyenlerin oluşturduğu ağ” ve ikincisi ise “Türkiye’nin hedef gösterilmesi”.

Sn. Akça’nın açıklamaları bana 12 Mayıs 2012 tarihinde yazdığım bir yazımı hatırlattı; İşte o yazımdan bir alıntı; “Yıllardan beri bizleri yöneten Hükümetlerdeki tüm Siyasiler, kişisel beceriksizliklerini, plansızlıklarını ve başarısızlıklarını hep ayni nedenlere bağladılar. “AMBARGOLAR” ve “ÇÖZÜMSÜZLÜK”… Her çöküşte, her bitişte sırtını Türkiye’ye dayayan KKTC, yardım eden Türkiye’yi bile pek çok kez suçladı. Suçladı da ne oldu, insanlar inandı mı? Özellikle son yıllarda Hükümetlerin ortak ifadesi olarak kullanılan “Türkiye istedi biz yaptık, yoksa biz yapmayacaktık” şeklindeki açıklamalar, yürekten birbirine bağlı Anadolu insanı ile Kıbrıs Türkünü zaman zaman karşı karşıya da getirdi. Peki sonuç? Kendi hatalarımızı hep başkalarına mâl ettik… Mevcut siyasi sistemdeki yozlaşma, şeffaflıktan uzak bir yapının doğmasının temel nedenidir. Şeffaf olmayan bir idare kendi yandaşlarını ve partizanlarını var etmek için çabalar. Bu çabalar sonucunda halkın kaynaklarını kişisel menfaatleri için kendi yararlarına tüketen Siyasiler, asla yargılanmayacaklarını ve suçlanmayacaklarını bildiklerinden mevcut çarpık düzeni KENDİ ÇIKARLARINI SÜRDÜREBİLMEK İÇİN KORUMAYA ÇALIŞMAKTADIRLAR. 1974’den beri bu ülkede yaşanan ve yaşanmakta olan yolsuzlukların, adaletsizliklerin, korumacılıkların, avantacılığın, adam kayırmacılığın, yersiz zenginliklerin, Kamu Şirketlerindeki ve Yerel Yönetimlerdeki İflasların, T.C.’den gönderilen kaynakların savurganlıklarının hesabını kim sordu ki kim soracak?”

Adına ister “statüko” deyin ister “sistemin koruyucuları” deyin ama mevcut çarpık düzeni koruyan bir çok kesim var. Yaratılan sadet zincirinden birçok kesim farklı şekilde nemalanıyor. Siyasiler, Siyasi Partiler, Siyasi Parti yandaşları, Odalar, Dernekler, Sendikalar, Kamu Çalışanları, KİT’ler vb. birçok kesim… Sn. Akça’nın kibarlıkla ifade etmeye çalıştığı şu ki “mevcut ekonomik reformları herkes savuna dursun, kimse bu sadet zincirinin kırılmasını istemiyor.”

KKTC’de pek çok alanda korumacılık var. Rekabete kapalı bir ekonomik yapı modelinde zengin daha zengin, fakir daha fakir olmakta. Kimse sisteme gerçek anlamda tepki koymuyor. Ekonomik reformların baş savunucusu olması gereken bazı Oda ve Birlikler de, bazı üyelerinin ve üst yönetimlerinin kişisel menfaatleri dolayısı ile bu çarka dahil olanlardan.

Bu ülkede başarı ile yapılan ve Kıbrıs sermayesinin güçlü bir şekilde yer aldığı iki özelleştirmenin ardından, özelleştirmelere karşı savaş açan bir Siyasi Liderin son zamanlarda yapmakta olduğu açıklamalar ülkeye yatırım yapmak arzusunda olan tüm dış yatırımcıları yeniden düşünmeye sevk etmiş durumda. Özelleştirmeler konusunda en büyük desteği veren Ticaret Odası konuyu uzaklardan izliyor. Gelişmelere göre kendine durum belirlemek için sessizliğini koruyor. Hiçbir ekonomik akla sığmayan gerekçeler ile tartışılan özelleştirme sürecine karşı gelen bu gruba yönelik tek bir açıklama göreniniz var mı? Neden olsun ki? Statüko bu işten memnun…

Bahse konu ekonomik paket ile bugüne kadar KKTC’de yapılmış tüm “ekonomik çalıştayların” , “rekabet edilebilirlik raporunın” ve “kayıt dışı ekonomi ile savaş raporlarının” içeriği bire bir ayni. Bunları yazanlar nerde şimdi? Raporu yazıp iş yapıyor olmak kolay ama uygulamaya gelince “Türkiye istedi biz yaptık, yoksa yapmayacaktık” ifadesi ile Türkiye’yi hedef gösteren tüm Siyasiler, Kamu da istihdamlara devam ederek kendi rantlarını sağlamayı başardılar.

Sizce, KKTC ekonomisinde yaşanmakta olan kronik sorunların ne kadarı Türkiye kaynaklı? Güçsüz ve dağınık KKTC sermayesi bugüne kadar kaç kez birleşerek büyük bir projeyi hayata geçirdi? Ülkedeki adaletsiz vergi sisteminin veya bir Şirket kurmanın 3 hafta sürmesi Türkiye’nin dayattığı ekonomik paketin bir sonucu mu? KKTC’de ev satın almak bir kişi 1 yıldan önce tapu alamıyor, neden? Ortaklarının %100 ü KKTC li olmayan bir Şirketin, Turizm Acentesi kurmasının, İnşaat sektöründe Yap-Sat yapmasının ve hatta Restoran işletmesi bile yapmasının YASAK olduğunu o paket de mi yazıyor? KTHY’na 100 yeni istihdam yapılarak iflas etmesinin, Lefkoşa Belediyesinin ve diğer birçok Belediyenin iflasının ve hatta Sosyal Sigortalar Kurumu ile Elektrik Kurumunun iflasa sürüklenmesi için ne yapılacağı o ekonomik programda mı yazıyordu?

Sn. Akça’nın “Programın uygulanma sürecinde ekonomik dönüşüme karşı direnç gösteren kesimler” olarak nitelendirdiği, aslında bu ülkede yaşanan AMBARGO’nun savunucularıdır… Var olan ekonomik sistemden o kadar çok nemalanan kesim var ki, görünüşte hepsi de bu yapısal değişimi destekliyor olsa da aslında gerçekleşmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Tıpkı 1980 ve 1990’lardaki Türkiye ekonomisindeki yüksek enflasyonun varlığından nemalanarak büyüyen Şirketler gibi…

Bugün AB üyesi bir ülke olmuş olsaydık başımıza gelenlere karşı herhalde AB’yi “Hıristiyan Lobisi” olarak suçlayacaktık. Çünkü AB’nin ekonomik yapısında “koruyucu kanunlar veya bu kadar büyük bütçe açığına” kimse izin vermezdi.

Sn. Akça’nın işaret ettiği tespitlere katılmamak elde değil. Yalnız Sn. Akça’nın da şu konudan emin olması gerekir ki; ekonomik reformların hayata geçirilmesi için en çok destek aldığı sivil toplum örgütleri ve odalar statükonun gerçek savunucularıdır. Kişisel menfaatleri için Siyaseti alet olarak kullanan yozlaşmış Siyasiler de bu Statükonun devamlığını sağlamak adına Yasal düzenlemeleri yaparak ülkeyi yönetmeye çalışan acemiler mangasıdır. Toplumun büyük bir kesimi ise bu kurgu içerisinde ümidini tüketmiş ve sandığa dahi gitmekten vaz geçmiştir.

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler