Kendisini hiç tanımıyorum ancak Milletvekilliği Erken Seçimlerde Lefkoşa’dan Bağımsız aday olarak gösterdiği cesareti takdir ettiğimi söylemek isterim. Sn.Mamalı seçim kaybetmiş bir aday olarak 29 Temmuz da bir basın açıklaması yaparak, süreç boyunca harcamış olduğu tüm paraların finansman kaynaklarını topluma beyan etmiştir.

Hemen ardından, “toparlanıyoruz” hareketi de tüm Siyasi Partilere; seçim suresince harcanan paraların finansman kaynaklarının açıklanması çağrısı yapmıştır. Buna ilk yanıt CTP den gelmiştir. Bu konuda ilgili Siyasi Partiyi tebrik etmekle birlikte diğer tüm Siyasi Partilerden de bu açıklamayı beklediğimizi belirtmek isterim.

Finans Kaynaklarının Açıklanması” konusu, aslında tüm partilerin manifestoalrında ilan etmiş oldukları “Şeffaflık İlkesi” nin temel bir göstergesidir. Bu noktada açıklamada bulunan CTP dahil olmak üzere, tüm süreci sadece 3 satırda özetlemiştir. Halbuki olması gereken, Siyasi Kurumlar dahil olmak üzere, tüm dernek ve odaların bu şeffaflığı göstermesidir.

Bunun ile ilgili olarak Denetim mekanizması yeterli oranda çalışmadığı herkesçe bilinen bir gerçek. Herşeyden öte, Sendikaların dahi bu konuda üyelerine ve Halka açık olarak hesap beyanı yapması gerektiği kanısındayım.

Sadece bizim ülkemize özgü olarak; “Siyasetçi” ve “Sendikacı” olarak nitelendirilen mesleklerin olduğu ülkelerde şeffaflıktan bahsetmek mümkün değildir. Birçok alanda fikir ayrılığı yaşamakta olduğum Birleşik Kıbrıs Partisi başkanı Sn. İzzet İzcan’ın bugün sabah bir radyoda “Sendika Başkanları” ile ilgili söylemiş olduğu söz çok hoşuma gitti ; “Sendika Başkanları statüko statüko diye bağıra dursunlar, gerçek statükoyu yaratanlardan biri de kendileri. Kararlı hiçbir açıklama yapamıyorlar…Bu süreçte Sendikalar barışı destekleyen siyasi partiyi destekleyeceğiz şeklinde yuvarlak konuşmalar ile hem sağı hem sola eşit gibi duruyorlar çünkü esas korumaya çalıştıkları kendi statükoları”…

CTP sinin 1980 ve 90 lardaki politik görüşlerinde bir parti olduklarını ifade eden İzcan, Sendikaların gerçek kaygısını geç de olsa anlamış olacak ki konuşmasının devamında; “…İnanıyorum ki kısa bir zaman içerisinde talepleri karşılanmayacak olan sendikalar yine sokaklara döküleceklerdir…” ifadesini de kullandı.

Sendikal hareketler elbette tüm Dünya’da olduğu gibi bizde de, toplum ve çalışanın menfaatini korumak adına çalışmalar yapmaktadır. Zaman ve zaman Sendikacılıktan Politikacılığa transfer olan bireyler olmuş olsa da, hiçbir zaman bu kişilerin bir devamlılığı olmamıştır. Var olan ekonomik gerçekler ışığında ve Hükümetlerin yapmakta olduğu yanlış icraatlar altında bizdeki Sendikal hareketlerin tavırlarını pek fazla yadırgamıyorum. Hele de bunu kendi siyasi çıkarı için rahatlıkla kullanabilen bazı siyasi yapıların olduğu KKTC de. Ancak şunu belirtmek isterim ki, muhalefet anlamında eksiksiz örgütlenme çalışmaları yapan Sendikalar, ekonomi alanında yapıcı önerilerin hayata geçmesi noktasında yeterli performansı gösterememektedirler. Tabi ki bu eleştirisel bakış açım tüm Sendika ve Sendika Başkanları için geçerli değil. İçlerinde gerçekten olumlu işler yapan, Devletinin, İşçisinin ve toplumun menfaatlerini önde tutan başarılı Sendika ve Sendika Başkanlarımız da yok değil.

Eğer konu şeffaflık ise Sendikalar da bütçelerini ve harcamalarını halka açık olarak açıklamak zorundadırlar. Dedim ya aslında eksik olan şey “Denetim Mekanizması” dır diye… Devletler kendi sınırları dahilindeki her türlü birlikteliklerden ve işletmelerden sorumlu olmalıdır. Siyasi Partiler, Dernekler, Sendikalar, Odalar, Hayır Kurumları, Vakıflar, Spor Kulüpleri v.b tüm kesime ait finansal veriler toplumla açıkça paylaşılmalıdır.

Biz toplum genelinde bunu sağlayamaz iken, bizleri yönetecek olan Siyasi Partilerin manifestolarında yer alan “Şeffaflık” ilkesine inanmamızı kimse hayal dahi edemez. Şeffaflık öncelikli olarak bireyden başlamalı ve kurumlara yayılmalıdır.

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler