Küreselleşme ile birlikte artan rekabet, firmaların yaşam mücadelesini gün geçtikçe zorlaştırıyor ve firmalar için ayakta kalabilmek, bir takım stratejik kararların doğru zamanda ve doğru biçimde uygulanabilmesine bağlı hale geliyor. Bu noktada da stratejik yönetim becerisi ön plana çıkıyor. Yeni ekonominin yöneticileri, ancak vizyonlarını geniş tutarak, modern yönetim yaklaşımını benimseyerek ve iş dünyasının sürekli yenilenen norm ve trendlerine uyum sağlayabilme yeteneklerini geliştirerek kendilerini küresel rekabet cenderesinden kurtarma şansına sahip olabilecekler. Böylesine zorlayıcı bir ortamın doğal sonucu olarak firmalar zaman içinde çeşitli ortaklıklar kurmak ve stratejik işbirlikleri yapmak zorunluluğu hissettiler. Bu doğrultuda işletmeler varlıklarını koruyabilmek için maliyetleri, sermayeyi, teknolojiyi, iletişim ve pazarlara ulaşım imkanlarını ve belki de en önemlisi teşebbüs risklerini paylaşarak büyümeyi tercih etme durumunda kaldılar.

Modern endüstri hayatında özellikle geçen yüzyılın sonlarından itibaren firmalarda büyüme ve gelişme eğilimi gözlenmektedir. Sanayi devrimiyle birlikte parça üretimden kitle üretime geçen firmalar, daha büyük ölçeklerde faaliyet göstermeye başlamışlardır. Firmalar için büyüme yollarından biride başka firmalarla bütünleşmek, diğer bir deyişle birleşme yoluna gitmektir. Şirket birleşmeleri, daha hızlı ve etkin bir yöntem olması açısından diğer büyüme şekillerinden daha avantajlı sayılabilir. Birleşmeler birleşen firmaların kaynaklarını daha verimli kullanmaları sonucunu doğurur. Bu sayede firmalar düşük kapasite kullanımı gibi bir sorununu giderebilir. KKTC deki ekonomik hayat içerisinde oldukça aşina olduğumuz “şirketlerin ve piyasansın büyümesi” terminolojisine yönelik çalışmalara büyük bir katkı koymak adına, ekonomik hayatımızda fiilen hiç gerçekleşmemiş “şirketlerin ve piyasanın büyümesinde BİRLEŞME” nin yaratacağı dinamikler hakkında sizlerle bilgilerimi paylaşmak isterim.

BÜYÜME; Günümüzde firmaların amacı, varlıklarını korumak, varlıklarına yönelebilecek tehlikeleri diğer bir deyişle riski asgari düzeye indirmek, büyüme hızlarını en yüksek düzeye çıkartmak, bağımsızlıklarını koruyabilmek ve büyümenin gerektirdiği finansman gereksinmesini kısmen de olsa karşılayabilmek için yeterli ölçüde kar sağlamaktır. Bu amacı genel bir şekilde ifade edersek, amaç, firmanın piyasa değerini maksimize etmektir. Firmaların büyüklükleri, büyüme hızları, öz sermaye miktarı, satış hacmi, üretim değeri, çalıştırılan işçi sayısı, aktiflerinin (yatırımlarının) tutarı, sağladıkları kar gibi çeşitli göstergelerle ölçülebilir. Kuşkusuz her ölçeğin, kullanılma amacına göre belli bir anlamı ve önemi vardır. Firmanın iş hacmi ve buna bağlı olarak döner ve sabit değerlerden oluşan yatırım tutarının, firmanın büyüklüğü ve büyüme hızının ölçülmesinde daha kullanışlı ölçekler olduğu ileri sürülebilir. Büyüme; iç ve dış büyüme olarak iki şekilde olabilir.

İÇ BÜYÜME; İç büyüme, firmaların normal faaliyetleri sonucu oluşturdukları ya da dışarıdan sağladıkları kaynakları yeni yatırımlara yönelterek gerçekleştirdikleri büyümelerdir. İç büyüme satışların artırılması, ürün ve hizmet yelpazesinin genişletilmesi ve benzer yollarla olabilir. Günümüzde iç büyüme yolunu tercih eden firmaların sayısının azlığının başlıca nedeni kaynak yetersizliğidir. Kaynak yetersizliğine rağmen büyüme hedeflerini gerçekleştirmek isteyen firmalar dış büyümeyi tercih etmektedirler.

DIŞ BÜYÜME; Dış büyüme, bir firmanın diğer firma veya firmaların tamamını veya bir bölümünü ele geçirerek veya yönetimlerini denetim altına alarak büyümesi olarak tanımlanmaktadır. İç büyümeler gibi dış büyümelerde esas amaç hissedarların servetini, diğer deyişle, işletmenin piyasa değerini maksimum yapmaktır. Dış büyümenin, iç büyümeye bir üstünlüğü daha kısa sürede gerçekleşebilmesidir. Bu faktör, firmanın içinde bulunduğu sektörün büyüme hızına göre daha da önem kazanabilir. Örneğin büyüme hızı yüksek olan elektronik ve telekominikasyon sektörlerinde dış büyümenin gittikçe daha çok tercih edilmesi sektörel büyüme hızına uyum sağlayabilme gereğidir. İç ve dış büyümenin maliyet açısından durumu ise birleşecek firmaya ödenecek bedele, yani birleşme şartlarına bağlıdır. Dış büyüme pek çok şekilde gerçekleştirilebilir. Bunları bir çatı altında üç ana grupta incelemek mümkündür. Kısaca;Faaliyetlerin birleştirilmesi ve tam kontrol olmamakla birlikte tröstleşme yönünde işbirliğine gitme şekilleri, Bağımsız birimlerin bağımsızlıklarını koruyarak oluşturdukları işbirliği şekilleri, Bağımsız birimlerin bağımsızlıklarının ortadan kaldırılarak oluşturulan işbirliği şekilleri.

ŞİRKETLERİN BİRLEŞME NEDENLERİ; Özellikle 1980’lerden itibaren şirketlerin dış çevrelerindeki şartlarda çok önemli değişiklikler olmaya başlamıştır. Şirketleri birleşme kararına götüren bazı büyük değişiklikler şöyledir;

1. Artan uluslar arası ve ülke içi rekabet

2. Değişen teknolojiler, endüstriler arası artan rekabet

3. İnsan kaynakları yönetimindeki hiyerarşi mantığının katılımcı yönetim mantığı ile yer değiştirmesi

4. Değişken döviz kurları, alınan ve satılan malların fiyatlarının değişmesi

5. Piyasalarda düşük maliyet geniş satış ve hizmet ağının en düşük maliyet ve en kapsamlı şekilde oluşturulma isteği

6. Finansal hizmetlerdeki yenilikler. Yeniden yapılanma piyasaya yeni şirketlerin girmesine, yeni hizmetlerin tasarlanmasına, kar marjlarının üzerinde baskı yaratılmasına neden olmuştur.

Herhengi bir veya birden fazla sebeple bir birleşme düşünülüyorsa, hangi şirketle, ne şartlarla birleşileceği çok iyi tesbit edilmelidir. Çünkü, hiçbir yatırım kararı, bir firmanın aktifi ve pasifi ile nihai satışı kadar kapsamlı olmadığı gibi, geriye dönülemez bir nitelik de taşımaz. Bir birleşme, birleşen şirketlerin birleşme sonucundaki net bugünkü değer ve karları, birleşme öncesindeki toplam net bugünkü değerleri ve karları toplamından daha fazlaysa ekonomik açıdan anlamlıdır. Bu ise genelde “sinerji” olarak adlandırılan olgunun neticesidir. Sinerji, 2 + 2 = 5
olarak açıklanabilir. Bir başka deyişle, bütünün ayrı ayrı parçaların toplamından fazla olmasını ifade eder. İki şirketin karışımı ile ortaya çıkan yeni şirketin değeri onu oluşturan şirketlerin değerlerinin toplamından daha fazla olmaktadır. Sinerji etkisi, büyük ölçüde, yönetim ve üretim giderlerinin azaltılması, iyileşen dağıtım ağı, yeni pazara giriş, ölçek ekonomilerinden yararlanma,yüksek rekabet imkanı gibi nedenlere dayalı olarak ortaya çıkmaktadır.

Şirketlerin ortak amacı, sürekliliklerini sağlamaya çalışırken değerlerini maksimum seviyeye çıkarmak ve yanı sıra ekonomik büyüme gerçekleştirecek ülkelerin refah düzeyini arttırmaktır.

Ekonomik büyüme olgusu özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkeler açısından, hele de üretim sektörü ağırlıklı ülkelerde çok önemlidir. Çünkü genel olarak gelişmekte olan ülkelerde sanayinin ve hizmet sektörünün yapısı büyük oranda yaşam süreleri de ölçekleriyle paralel giden küçük ve orta ölçekli şirketlerden oluşmaktadır. Bu çok sayıda, dağınık, küçük ve çok verimli olmayan şirketlerden oluşan sanayi ve hizmet yapısının değişmesi gerekmektedir. Yeni bir Mali politika ile desteklenecek şirket birleşmeleri, ülkemiz ekonomisinin çok daha sağlam finansal bir yapı zemininde, istenilen rekabetçi ve düşük fiyat politikası ile sadece iç piyasaya yönelik değil, dış piyasalara yönelik olarak da büyük bir ivme kazanacaktır.

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler