Kur Farkı; genel olarak herkes tarafından basitçe; “dövizli işlemlerde alış ve satış kuru arasındaki fark” olarak tanımlanan bir çift kelimeden ibarettir. Kur Riski ise; gelecekte döviz kurunun değerinde yaşanabilecek dalgalanmalar sonucunda, varlıklar ve/veya yükümlülüklerde (borç ve sermaye) meydana gelebilecek değişikliklerden kâr/zarar edilmesi ihtimalini ifade etmektedir. Şirketlerin yapmış oldukları tüm dövizli mal ve hizmet alım – satım işlemleri, Vergi Usul Yasasınca (VUY) tanımlanmış olan yerel para birimine dönüştürülerek 148. maddesinin 2.fıkrası uyarınca en geç 10 gün içerisinde muhasebe kayıtlarına işlemek zorundadır.

Döviz kaynaklı yapılan bu muhasebe kayıtları da yine VUY’nın 194. maddesince dönem sonlarında değerlenmek zorundadırlar. Burada “değerlemek” ifadesi; dövizli işlemin gerçekleştiği tarihteki Merkez Bankası kuru ile hesaplanan TL karşılığı ile, dönem sonundaki dövizli bakiye veren hesapların o günkü Merkez Bankası kurundan yeniden TL karşılığının hesaplanarak doğacak farkın hesaplara kur geliri veya kur gideri (kambiyo kârı-zararı) olarak işlenmesini anlatmaktadır.

Öncelikle bir konuyu aydınlatmak isterim. Kur farkı hesaplaması, döviz cinsinden düzenlenmiş ve vadeye yayılmış borç ve alacaklar için hesaplanmaktadır. Peşin alışlarda düzenlenen belgeler döviz olarak düzenlense dahi herhangi bir kur farkı doğmamaktadır. Ancak vadeli alış, satış, stok, kredi, avans v.b tüm işlemlerin de yukarıda bahse konu olduğu üzere kur farkı mutlak surette hesaplanmak zorundadır (VUY madde 194). Genelde pek fazla önemsenmeyen kur farkı riski yılsonlarında Şirketlerin Gelir Tablolarına fiktif (hayali) gelir-gider olarak yansımakta ve Şirketlerin hesaplanan vergi yükünü duruma göre artırıcı ve azaltıcı bir etki yaratmaktadır.

Bir örnek ile açıklamak gerekir ise; diyelim ki dövizli mal satışı yapmaktasınız ve 3 ay vadeli bir satış gerçekleştirdiniz.

01 Haziran 2011 tarihinde kestiğiniz ve 01 Eylül 2010 tarihinde tahsil edeceğiniz fatura bedeli 1.000 GBP’dur. 01.06.2011 tarihli resmi muhasebe kaydınız: 1.000 GBP x 2.47 (o günkü merkez bankası kuru):2.470 TL alacaklı olduğunuzu göstermektedir. Ancak 31.12.2011 tarihinde yılsonu muhasebe kayıtlarınızı kapatırken döviz cinsinden tüm alacaklarınızı değerlemek zorundasınız. Yani; 31.12.2011 tarihli alacağınız: 1.000 GBP x 2.72 (o günkü merkez bankası kuru):2.720 TL olacaktır. İlk kayıt tarihinizdeki alacağınız ile 31.12.11 tarihindeki kur değerlemesi arasında oluşacak olan 250 TL ( 2.720 TL – 2.470 TL) hesaplarınıza kur farkı geliri olarak yansıyacak ve normal ticari gelirinizin üzerine eklenerek vergiye tabi olacaktır. Bu işlemi tersten düşünecek olursak yani ilk tarihteki işlemi borcunuz olarak kaydetmişseniz, yılsonunda doğacak olan fark (250 TL) gelir hesaplarınızdan kur farkı gideri olarak hesaplanacak ve ticari gelirinizden düşürülecektir.

Özellikle döviz bazında alacaklı olan Şirketlerin dikkat etmesi gereken kur riski, sadece mal alım satımı ile ilgili olarak değil, döviz bazında işlem gören tüm hesaplara uygulanması gereken bir işlemdir. Bilânço hesaplarında döviz kaynaklı varlıkları olan şirketler yılsonu gelmeden mutlak olarak bu konuda çalışmalar yapmalı ve gelir olarak yansıması muhtemel fiktif gelir ve giderlerini gözden geçirmelidir. Kur riski, KKTC gibi birçok mal ve hizmetin döviz cinsinden işlem gördüğü piyasalarda oldukça tehlikeli ve mutlak surette sürekli denetlenmesi gereken bir işlemdir. Şirketiniz ticari zarar dahi elde etse de, hesaplanacak “Kur Farkı Geliri” Şirketinize büyük vergi yükleri doğurabilmektedir. Hele de stok hesaplarında döviz üzerinden mal bulunduran firmalar, stokta bekleyen döviz alımlı mallarında yaşayacakları kur riskine çok fazla dikkat etmelidirler. Yine ayni şekilde inşaat sektöründe sözleşme uyarınca yaptıkları satışlardan döviz cinsinde yapılan avans tahsilâtları da kur değerlemesine tabi olacağından, doğacak olan fiktif kârların ne kadar yüksek olacağını bir hesaplamanızı tavsiye ederim..

Bu yaşanan olumsuz ekonomik kriz sonucunda ortaya çıkan kur farkı gelir ve giderleri, 2011 yılı sonunda Maliye Bakanlığı’nca da çok detaylı incelenmesi gereken bir konudur. Çünkü bu yıl büyük artış ve istikrarsızlık gösteren döviz kurları birçok iş sektöründe kurum kazancını fiktif olarak yükselterek, şirketlerin vergi yükünü fiktif olarak artırabilir. Tabi ki bu durum mevcut Hükümetin devraldığı Bütçe açıklarını kapamasına yardımcı olabileceği gibi, tam tersi olarak bu Bütçe açığının daha da açılmasına neden olabilecektir.

Geçmiş hükümetin yapmış olduğu en büyük hatalardan biri, günün getirdiği ağır ekonomik yıkımlar altında reel sektörün ihtiyaç duyduğu Yasal düzenlemeleri (Kararnameleri), çok geç bir zamanda ve hiçbir bilgiye sahip olmayan yüksek maaşlı, dar görüşlü Danışmanların tavsiyeleri ile yapmasıydı.

Yukarda bahse konu “Kur Riski” ve benzeri birçok ekonomik risk bugün tüm dünya ekonomilerini tehdit etmektedir.

Piyasaların Ağustos – Eylül döneminde çok daha fazla daralacağı herkes tarafından da bilinmektedir. Umarım ve dilerim ki mevcut yeni Hükümet, öngörüsü olan ve çözüm odaklı çalışmalar yapar da, ekonomik olarak yok olmama savaşı yapan bu toplum artık geleceğine daha bir umut ile bakabilir…

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler