Akdeniz’in mükemmel iklimi ve sıcak insanlarıyla ünlü Kıbrısım, 3 kıtayı birleştiren en güzel adalardan biri olma özelliğini asırlardır taşıyor. Kendisine has şivesiyle, kültürüyle, örf veadetleri ile Akdeniz’in incisi olan ve âşık olduğum Kıbrısım, artık hiçbirşey eskisi gibi değil… Adanın Kuzeyinde kendisine özgür ve bağımsız yaşam sürmeye çalışan bizler yıllar içerisinde verdiğimiz yanlış kararların bedellerini ödemeye devam ediyoruz…Her ülkenin başına gelen ancak belirli kıstaslarda kayıt ve kontrol altına alınan nufüs ve buna paralel yaşam kalitesi artık bizde raydan çıktı. Hızla artan kontrolsüz nufüs ve artan nufüsün gelir düzeyinin çok düşük olması bu ülkede görmediğimiz olayların yaşanmasına neden olmaya devam ediyor.

Ben de bir babayım ve geçtiğimiz hafta hunharca öldürülen 7 yaşındaki Mustafa Dikerin yaşında bir oğlum var. Çocuğun ilk kaybolduğu gün “Tanrım ölmüş olmasın” diye dua ettim…Ama sonuç 7 yaşındaki bir çocuğun katledildiği gerçeği. Elbette yargı bunun kararını verecektir ama ben şahsım adına söylemek isterim ki hiçbir cani bukadar aşağılık olamaz!!!

Bir zamanlar hatırlıyorum da hep şu sözlerle anlatırdı yabancılar bizi “Kıbrıs’ta millet evin camını penceresini kapısını açık bırakıyor…Araba anahtarları üstünde… İnanılmaz güzel…” Şimdi herkesin evinin etrafı yüksek duvarlarla çevrili, alarm sistemleri ve hatta kamera sistemleri kuruyoruz…

Elbette göç alacaktık. Bu normaldir de ama biz bu göçü yönetemedik…Önce sağlık sistemimiz çöktü. Bu artışa hizmet verecek bütçe ve yatırıma sahip olmayan Belediyelerimizde iflas etti. Kuru bir insan kalabalığı aldı başını gitti…Ama bu yaşanan cinayet, belki de bizlerin uzun zamandır gördüğümüz ama görmezlikten geldiğimiz bir gerçeği yeniden ortaya koydu: “DEĞİŞİYORUZ…”

Değişim önlenemez bir olgudur ama esas olan değişimi kendi kültür ve yaşam standartlarımız temelinde doğru kullanmak ve yönetmektir. İşte biz tam da bu noktada duyarsız bir hale geldik. Toplum olarak hiçbir yeterli sosyal olayı irdelemez olduk. Herkes haklı olarak bir geçim derdine düştü…Hani bizim zamanımızda “komuşuluk” diye bir kavram vardı ya, şimdilerde insanlar oturdukları apartmandaki insanları tanımıyorlar.

Geçtiğimiz günlerde çok sevdiğim bir arkadaşım ile bir öğle yemeğinde geçmişteki özlemlerimizi andık. O benden büyüktü ve bana Surlar içini, Budak Pastanesini, kahve kokan dar sokakları, akşam sefalarını ve o surlar içinde kurulan panayırların güzelliklerini anlattı…Sadece anılarda kalan bu günler Lefkoşa dışında da böyle…Benim gençliğim Girne Limanında geçti…Neredeyse 10 yıldır gitmiyorum bile…Neoldu bize? Ne istiyoruz biz? Bu mu yaşamak istediğimiz toplum?

Babam 1950-60’lı yıllardaki Larnaka’yı anlata dursun ben 1990’lardaki Lefkoşa’mı, Girne’mi, Mağusa’mı özlüyorum. Birçok ülkede gazetelerin 4.,5. sayfalarında yer alan cinayet haberlerini bizler son 3-4 yıldır ilk sayfalarda okuyoruz. Ama bu son olay, 7 yaşındaki bir çocuğun katledilmesi, gözlemlediğim kadarı ile birçok Kıbrıs Türkünün kafasında şimşek gibi çaktı. “NE OLUYOR BİZE…”

Bence artık rüyadan uyanma ve birlik olma zamanımız geldi…Bugüne kadar bölüne bölüne geldik ama ne kazandık? HİDžPeki, ne kaybettik? ÖZÜMÜZ܅

Zaman hızla geçiyor…Toplum olarak artık bir şeyler yapmamız gerek. Yıllardır yok barış olduydu, olacaktı, yok çözümdü, yok erken seçim, yerel seçim, bizim kız işe girsin, oğlan noter olsun, hanım arazi kapsın derken işte halimiz…Merkez Bankası’nında 8 milyar Türk Lirası mevduat var ama beş kuruş huzurumuz yok…

Bizim gibi küçük toplumların varolabilmesi ve varlığını devam ettirebilmesi tarih boyunca zor olmuştur. Ama hiçbiri bizim sahip olduğumuz cennet bir adaya ve akla sahip olmamışlardır. Biz ise tüm bunlara sahip olmamıza rağmen öyle bencil ve tekil bireyler olduk ki, “Toplum” anlayışı bize hiçbirşey ifade etmez oldu. En küçük birlik olan Aile dışında kendimizi her şeyden soyutladık…Hedefler hep şahsi ve kişisel çıkarlar üzerine. Paylaşmak, sahiplenmek, öngörmek, sahip çıkmak, anlaşmak, anlayış göstermek, sevmek, birlikte hareket etmek gibi konuların tamamını terk ettik. Tek düşüncemiz var o da; şahsi ve aile olarak varlığını sürdürebilme…

Bu yaşananlar gösteriyor ki yıllar sonra her birimiz birey olarak varolmaya devam edebilsek de farklı toplumlara ve coğrafyalara göç edeceğiz. Hepimizin kalbinde büyük bir yere sahip olan bu ada bizim için yaşanmaz bir hal almaya devam ediyor. İzliyoruz ama kimse sesini çıkartmıyor. Hadi baylar bayanlar…Yeter artık. Bırakın bencilliği, didişmeyi bir tarafa. Kendimiz olalım, kendimiz gibi davranalım. Bir olalım, birlik olalım. Bu ülke bu vatan bizim. Gelecekte asla birdaha böyle bir şansımız olmayacak.Bu şansı değerlendirelim ve Kıbrısımıza sahip çıkalım…

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler