Ekonomik açıdan gün geçtikçe küçülen KKTC ekonomisinde, mikro bazda uygulanmakta olan Vergi Yasaları, Vergi Oranları ve mevcut Vergi Mükellefi sayısı (yani kayıt altındaki vergi ödeyen şahıs/sermaye şirketi sayısı) ile bütçede hedeflenen yerel gelirlere ulaşılması imkânsızdır.

Peki, bütçedeki genel gelirlere ulaşmak imkânsızımıdır?

Hayır değildir ancak mevcut düzende bu hedefe ulaşılması için zaten geçmişten beri adaletsiz bir yapıda olan vergi adaletinin çok daha bozulması gerekmektedir.

Ama istenen hedefe ulaşmanın mutlak surette bir yolu olmalıdır ki var da!

Problemin temeli aslında herkesin bildiği, herkesin söz ettiği iki ana başlıkta.

Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması ve maliyet yaratıcı vergilerin yeniden düzenlenmesinde.

Son yıllarda gündemin birinci sırasına oturan “kayıt dışı ekonomi” başlığı birçok kesim tarafından eksik veya yanlı olarak algılanmakta ve “kayıt dışı ekonomiyi” yaratanların sadece bu ülkede çalışan esnaf ve iş adamları olduğu lanse edilmektedir.

Bu noktada buna bir açıklama getirmek isterim.

Kayıt dışı ekonomi dediğimiz zaman öncelikle bilinmesi gereken şudur ki, üretimden kopuk ülke ekonomimizde ithalata dayalı mal satışlarının tamamına yakını kayıt altındadır ve bu kayıt altındaki şahıs (esnaf) veya sermaye şirketleri ilgili mallara gümrük hattında stopaj ödedikleri için en büyük vergi ödeyen mükellefler konumundadırlar.

Kayıt altına alınamayan ağırlıklı olarak hizmet sektörüdür, diğer bir değiş ile işçiliklerdir.

Çünkü insan gücüne dayanan hizmet sektörünün işçilik maliyeti (asgari ücret) oldukça yüksek bir oranda olduğundan, şirketler tüketicinin taleplerine uygun arzı sağlayabilmek adına hizmet sektöründe özellikle de inşaat ve turizm sektöründe kayıt dışına itilmektedir.

Zaman zaman bazı şahıs/sermaye şirketinin Vergi Dairesinde kaydı dahi bulunmadığını dile getiren Hükümet, “kayıtlı bulunan şahıs/sermaye şirketlerinin de %40’nın Vergi Dairesine hesap vermemesinden veya eksik hesap eksik hesap vermesinden yakınmıştır.

Maliye Bakanı, Vergi Dairesi bünyesinde var olan ancak uzun bir zamandır kısıtlı olanaklarla çalışan “bilgi toplama” biriminin revize edilerek bu sorunun en kısa zamanda üstesinden geleceğini söylese de aslında bu iş hiç o kadar da kolay değil.

Neden mi?

Hani dedik ya aslında kayıt dışı ekonominin temel nedeni, özellikle hizmet sektöründe ve Devlete hiçbir beyan sunmayan şahıs/sermaye şirketlerindedir diye…

Aslında kayıt dışı ekonominin irdelenmesinde unutulan, hiç sözü edilmeyen, bilinen ancak dillendiremediğimiz en büyük nedenlerinden biri de, ikinci bir veya birkaç iş yapan bazı Devlet memurlarının varlığıdır.

Devlet memurlarının kaçı ikinci bir iş yapmaktadır?

İkinci iş yapan bazı Devlet memurlarının kaçı Vergi vermektedir?

Yoksa bu memurların ikinci bir iş yaptığı gerçeği benim dışımda kimse tarafından bilinmemek temidir?

Hayır, bu gerçek öncelikle tüm siyasilerimiz tarafından bilinmesine karşın, İktidarlarının uzun süreli devamlılığı adına hiçbir önlem alınamamaktadırlar.

Mevcut meclis çatısı altında da bu konuya ele alıp denetleyecek cesarete haiz siyasi parti veya siyasetçi de bulunduğunu sanmıyorum.

O zaman buradan çıkartılması gereken iki temel sonuç vardır.

Birincisi, “Kayıt dışı ekonomi” kaynaklı ekonomik yıkımının sebebini kimse bu ülkenin Serbest Çalışan Esnafına veya İş Adamına yükleyip de onlara”kaçakçı” gözü ile bakmamalıdır.

Ülkemizde ne kadar memurun ikinci iş yaptığı dahi bilinmez, kontrol dahi edilemezken “kayıt dışı ekonomi” konusunda yapılmakta olan eleştirilerin daha bilinçli, adaletli ve dengeli yapılması gerekmektedir.

İkincisi ki acı da olsa yakın bir gelecekte yaşanması muhtemel olan gerçektir; “tüm ada ekonomisinin dibe vurarak iflas etmesi ve her şeyin sil baştan yeniden şekillenecek” olmasıdır.

Bu da 35 yıldır süregelen lale devrinin sona erip, gerçek bir ekonomik düzen kurulacak gerçeğidir.

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler