“Ekonomiyi yönetmek nasıl olur?” sorusunun yanıtını arayan herkes, Türkiye Cumhuriyeti’nin 2004 sonrasında aldığı tüm mali ve finansal kararları, uygulamaya koyduğu veya revize ettiği tüm diğer mali politikaları ilgilendiren Yasaları ve iktidarın istikrarlı duruşunu bir incelesinler.

Tüm Avrupa ve Dünya son Global kriz sonrasında büyük yıkımlar yaşarken, Türkiye Cumhuriyeti’nin özel sektörü Dünya’ya açıldı.

Bankacılık sektöründe 2000 sonrası alınan sert önlemler ile desteklenen ciddi ve düzenli denetimler öncelikli olarak Türkiye’deki finans sektörünü güçlendirmiştir.

Güçlenen finans sektörüne dış kaynaklı yatırımlar bularak ve rekabetçi bir Mali politika izleyen Hükümet, sağladığı istikrar ve güven ortamı ile Türkiye ekonomisinin son 50 yıldaki en güçlü noktasına ulaşmasını sağladı.

Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, bu büyük başarı karşısında herkes ayni yorumu yapmaktadır: “Türkiye büyük bir ekonomik güçtür ve sağlam temellere oturmaktadır”.

Mali politikalarında da şeffaflık, rekabet ve maliyet yaratmayan yasal düzenlemeleri hayata geçirmeyi başaran Türkiye, şimdi Cumhuriyet döneminin en büyük Mali Af uygulamasını hayata geçirme kararı aldı.

120 milyar liralık mali borçlara yönelik olarak hazırlanan yasal düzenlemede, vergi borçları, sosyal sigorta borçları, belediye borçları, elektrik, trafik, gümrük v.b birçok devlet alacağının tahsili hedeflenmektedir.

Daha önce farklı birçok yazımda yer verdiğim üzere, Mali Af uygulamaları iki açıdan çok önemlidir.

Birincisi bu afların adil olması gerekir.

İkincisi ise uygulanabilir olması ve Devlet Bütçesine maksimum kazanç gözetilerek hazırlanmalıdır.

Bu konuda ben KKTC de bir siyasi partinin talebi üzerine iki tane Mali Af Yasa tasarısı hazırladım.

Ancak bunun yerine Maliye Bakanlığımız adına af denilmeyecek, vergi adaletini derinden sarsan ve Devlet Bütçesine hiçbir menfaat sağlamayan bir uygulamayı hayata geçirdi.

Geçmişten beri süregelen ve ilgili Devlet Dairelerinin büyük zaman kaybına neden olan geçmişe dönük Mali Af uygulamalarına dair ödemelerin Kredi Kartı ile yapılmasına dahi olanak sağlayan Türkiye’deki Mali Af Yasası, Mali Politikalarda ihtiyaç duyulan çağdaş Yasaların uygulanmaya konması sonrası hayata geçirilmiştir.

1983 yılında ve sonrasında KKTC de yürürlüğe giren pek çok Yasayı örnek aldığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bugün tüm bu Yasalarını Avrupa Birliği standartlarında ve kendi ekonomik/mali karakterine uygun olarak yeniden düzenlemiştir.

KKTC ise mali politikalarında yıllardır hiçbir Yasal düzenlemeye gitmemiştir.

Fazla söze de gerek yok aslında.

Burası KKTC.

Hukuk sisteminde köklü bir değişiklik yapıp İhtisas Mahkemelerini hayata geçiremiyoruz fakat buna karşın finans sektörünün ihtiyaç duyduğu Yasaları Dünyada hiçbir örneği görülmeksizin uygulamaya hazırlanıyoruz.

3 Kasım 2010 tarih ve 188 sayılı resmi gazetede yayınlanan “KKTC de Borç İlişkilerinde ve Borçlanma İlişkilerinde Uygulanacak Faiz Kurallarını Düzenleyen Yasa Tasarısı” bunun en basit örneği.

İlgili Yasal düzenlemenin 7. maddesi türk lirası için faizi anaparanın 5 katına, dövizde ise 3 katına kadar kesin olarak sınırlarken, 7A maddesi inanılması güç bir uygulamaya izin vermektedir.

7A maddesi uyarınca “faiz birikimine ilişkin üst sınır türklirasında 5 kat, dövizde 3 kat olarak belirlenmiş olsa da, borçlunun AŞIRI KUSUR-AĞIR İHMAL veya KÖTÜNİYETİNDEN ötürü mahkemeler bu sınırları kaldırabilir” ibaresi yer almaktadır.

İnanılır gibi değil. Birbirinin aynısı iki davanın birinde faiz sınırı 5 / 3 kat olabileceği gibi diğer davada hakim kararı ile bu sınırlar kaldırıla da bilir.

Bizde yasaların adaleti bu şekilde düzenlendiği sürece, Mali Aflardan da bir şey beklememek lazım bence.

Ne de olsa KKTC de her genel seçim sonrasında bu ülkede Mali Af uygulanmaktadır.

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler