Ekonomik olarak sıkıntıların her geçen gün büyüyerek arttığı ülkemizde bir seçim daha geldi kapıya dayandı. 28 Temmuz 2013 ve sonrasında muhtemelen en az bir ay daha ülke ekonomisi ile hiçbir şekilde ilgilenmeyecek olan Siyasi Partiler, dünden itibaren seçim propagandalarına başladı.
Herkes şimdiden tahminlere başladı bile… Birinci parti kim çıkar, kim kaç vekil çıkartır… Bu seçimin bana göre 2009’da ve öncesinde de olduğu gibi hiçbir kazananı olmayacak. Ama kaybedeni belli, TOPLUM.
Ne Siyasi vizyon olarak ne de yenilikçi bir bakış açısı ile seçime girmiş hiçbir Siyasi Parti yok… Milletvekili adaylarının en az %70’i son 20 yıldır siyaset sahnesinde ve başarısızlıklarını “bir zafer edası” ile yüzleri kızarmadan ekranlardan savunmaya devam ediyorlar.
Avrupa’da gün geçtikçe derinleşen ekonomik krize paralel olarak dövizde yaşanan yükseliş, KKTC ekonomisinde dövize bağlı işlem gören birçok mal ve hizmetin fiyatının artışına neden olmuş ve halk gün geçtikçe fakirleşmeye, ekonomik anlamda küçülmeye hatta ve hatta göç etmeye dursun, Siyasilerin tek derdi KOLTUK.
2004 yılında adada yükselen ekonomik faaliyetleri yönetemeyen ve tecrübesizlik ile beceriksizlik sonucu 2009 yılında erken seçime giden o günün Siyasi Partinin şimdiki sloganı “adayı kurtaracak 1 parti var”.
2009 sonrasında tek başına iktidar olan ve 4 yıl bu ülkeyi yöneterek en az 10 yıl geriye götüren partinin ise sloganı “oyunu bozmak için davana sahip çık”.
1974 yılından beri adayı yöneten Siyasilerin halen bugün ülkeyi yönetiyor olmasına rağmen, onca yılda KKTC’nin geldiği nokta dikkate alındığında, mevcut sistemin ülkenin geleceği için hiçbir umut ışığı taşımadığı açıktır. Kişisel menfaatler üzerine dönen bir sistemde her 4 yılda bir değil her hafta seçim yapsanız hiç bir şey elde edemezsiniz.
2000 sonrası yapılan tüm seçimlerdeki Siyasi Partilere ait manifestoları alın bir okuyun. Hepsi ayni… Geçtiğimiz 13 yılda yapılmayan tüm vaatler bugün yine partilerin manifestosunda.
Ekonomik anlamda siyasiler ile çıkar ilişkisi olan kişi ve kurumların gelişmekte olduğu KKTC ekonomisi, bu çemberin dışında kalanlar için her geçen gün yaşanmaz bir hal almakta. “Ambargo” ve “İzolasyonlar” başlığı altına sığınarak ekonomik başarısızlıklarına gerekçe yaratan siyasiler hangi yüzle oy istemek için yine bu Halkın karşısına çıkabiliyorlar anlayamıyorum!!!
Kamu Bütçesinin hiçbir zaman “Denk Bütçeye” dönüşememesinin birincil faktörü olan Siyaset, her geçen gün ülkenin geleceğinden çalmaya devam ediyor. “Kamu Reformu” söylemi, KKTC’deki siyasetçiler için “ulaşılamaz bir hedef” olarak dikkat çekiyor. Hatta dahası da var; Devletin kaynaklarını son noktasına kadar kullanıp batıran ATANMIŞLAR ve onları destekleyen SEÇİLMİŞLER’in hiçbiri bu ülkede yargılanmıyor bile… KTHY’nı iflasa sürükleyenler, İhtiyat Sandığının içini boşaltanların hepsi gerek siyasi hayatlarına gerek ise bürokratlık yapmaya devam ediyorlar… Bazıları kendi işlerini kuracak sermayeyi bile biriktirmişler… Eeeeee, Devletin malı deniz, yemeyen KERİZ…
Peki, tüm suç Siyasetçilerde mi? Bu ülkede yaşayan gerçek aydın kesimin hiç mi suçu yok? Var… “Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır. Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur… M.K.Atatürk”
Aslına bakarsanız artık bizler de farklı bir çatı altında toplanıp bu toplumu bilinçlendirmeli ve bilgilendirmeliyiz. Medyanın bile çoğu zaman alet olduğu Siyasi yapıdan bağımsız, korkusuz bir yapı kurmanın zamanı gelmiştir. Eğer bu ülke bizim ise ve gidişata isyan ediyorsak, ya inisiyatifi ele almalıyız ya da bir uçak bileti alıp bu topraklardan kaçmalıyız… Anlayacağınız, bugün için boş yere seçime gidiyoruz…
Henüz mesaj yok