Ülkede ekonomik açıdan eleştirilecek birçok aksaklık olmasına karşın, bu sürdürülemez yapı içerisinde Merkez Bankası’nın “Finans ve Bankacılık” sektöründe ciddi ve disiplinli denetimleri, halen bu ülkede işini yapabilen bağımsız kurumlar olduğunun en büyük göstergesidir.

Siyasi atamalardan ve siyasi rant açısından henüz kirlenmemiş olan, ciddi bir bilgi birikimine sahip Merkez Bankası Yönetimi ve çalışanları, bağımsız bir yapı altında çalışıldığında nelerin doğru, eksiksiz ve faydalı olarak yapılabileceğinin örneklerini açıkça sergilemektedirler.

Çok uzun zamandan beri söylemekte olduğum “Devletin Borçlanma Yetkisi Merkez Bankasına Verilmeli” iddiamı bu vesile ile yeniden gündeme taşımak istiyorum.

KKTC Hükümetleri kentlerinin her yıl oluşturduğu Bütçeye kaynak yaratmak adına, sürekli olarak iç borçlanmaya gidilmektedir.

Bütçenin en büyük gider kalemi olan “finansman maliyetleri”, “Denk Bütçe” hedefine ulaşmaktaki en büyük engeldir.

Hükümetlerin Bütçeye kaynak yaratmak adına ellerindeki tek silah olan “İç Borçlanma”, Bütçe disiplinini de oradan kaldırmaktadır.

Yani Hükümetler “nereden tasarruf edebilirim, en büyük giderlerim ne, hangi reformlara ihtiyacım var, bütçe açığının nedenleri ve çözümleri ne” gibi sorunlara çözüm üretmek yerine, borçlanayım ödeyeyim “Allah kerim” yöntemini uygulamaktadırlar.

2011 yılı Bütçesinde “İç Borçlanma Yapılmayacak” açıklamalarını birçok kez dile getiren Hükümet, Nisan 2011 başına kadar yaklaşık 20 milyon TL borçlanmaya gitmiştir.

Bu borçlanmadan dolayı hem bütçe içerisindeki finansman maliyetleri artmış hem de piyasadaki sıcak parayı kullanan Hükümet Banka faiz oranlarının düşmesine engel olmaktadır.

Sn. Maliye Bakanımız sürekli olarak hem yerel hem de şube Bankalarına “Ekonomi düzeldi faiz oranlarınızı düşürün” şeklinde temennide bulunmaktadır. Ekonomik açıdan bu mümkün değildir.

Çünkü Hükümet sürekli olarak iç borçlanmaya gittiğinden, piyasadaki mevduatın ciddi bir oranını kredi olarak kullandığından ilgili Bankalar en büyük müşterilerine uyguladığı faiz oranını düşürmemek adına diğer faiz oranlarını da aşağıya çekmemektedirler.

Hâlbuki Hükümet iç borçlanmaya son verse ve özelleştirmelerden doğacak kaynağı doğru ve planlı bir şekilde bu Banka borçlarına ödese;

1. Devlet Bütçesindeki finansman maliyetleri ciddi oranda düşürülmüş olur;

2. İlgili Bankalar tahsil edecekleri Devlet Borçlarını reel sektöre hızlı bir şekilde satabilmek adına faiz indirimine giderler;

3. Devlet Bütçesi kaynak arayışından önce, kaynak sarfiyatının önüne geçmek adına reformlar yapar;

4. Nakit Kaynak bulamayan Hükümetler belki artık siyasi rant dağıtımına bir son verir.

Bu gelişimler elbette uzun soluklu bir çalışma gerektirmektedir.

Bugün ortalama üç yılda bir genel seçimin yaşandığı ülkemizde bu tip bir uygulamanın “istikrar” altında devam edebilmesi adına, Devlet Borçlanmasının ilgili Hükümetlerin elinden alınması şarttır.

Merkez Bankası bu konuda plan ve program yapabilecek en doğru kurumdur.

Günübirlik politikalar ile ülke yönetmeyi kendine görev üstlenmiş olan Hükümetler, artık bu uygulamalardan vazgeçmelidir.

Bunun ilk adımı olarak da Hükümetler borçlanma yetkisini “Merkez Bankasının Denetim ve Gözetimine” devretmelidirler.

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler