Gelişmiş ülkelerde ekonomik pazardan tamamı ile çekilmiş ve sadece denetleyici noktasında olan Devletlerin aksine, KKTC’de Devlet ekonomik faaliyetlerin başrol oyuncusudur.

KKTC’de en büyük müşteri olarak tanımlanan Devlet, bünyesinde bulunan istihdam fazlası kamu personeline ödediği maaşlar ile ekonomiye sıcak para girişini yapan en büyük işveren konumundadır.

İflas etmiş bir Şirket noktasında olan Devlet, yüksek maliyetli varlığını sürdürebilmek adına ülkedeki tüm kaynakları sömürmekte ve ekonomik dengeleri alt-üst eden uygulamaları hayata geçirmektedir.

Finansman Dengesi;

Devlet Bütçesi herkesçe bilindiği üzere siyasi rant uğruna kullanılan bir yapı içerisindedir.

Bu yapının finanse edilebilmesi için Devlet sürekli olarak iç borçlanmaya gitmekte ve finans sektöründeki Bankaların elinde bulunan nakit parayı sürekli olarak kullanmaktadır.

Bankalar da aslına bakarsanız bu durumdan kısmen memnundur.

Hem verdikleri kredi garanti altında hem de en yüksek faiz!!!

Alan memnun veren memnun…(

Hükümetin borçlanma yetkisinin Merkez Bankasına devrinden sonra bu uygulamanın değişeceği inancındayım).

Ama garibim reel sektör hayatını sürünerek de olsa devam ettirmek zorunda…

Zorunda ama tüm nakit parayı kullanan Devlet yüzünde kullanacak kredi kaynağı bulamayan işletmeler, ya yüksek faiz ile kredi kullanıp tüm varlıklarını kaybediyorlar ya da iflas ediyorlar.

Reel Sektörün ihtiyaç duyduğu finansmanın sağlanabilmesi ancak ve ancak Devletin iç borçlanmaya bir sınır koyması ile gerçekleşebilir.

Mevcut faiz oranlarının daha da aşağı çekilmesi yönünde açıklama yapan Sn. Maliye Bakanımız da bilmelidir ki iç piyasadaki Bankalara olan devlet borçları ödenmediği sürece bu faiz oranları düşmez.

Yüksek Piyasa Fiyatları;

Hizmet sektörü dâhil olmak üzere, piyasada satılan hem yerli hem de ithal ürünlere ait maliyetlerin yüksek olması, satış fiyatının da yüksek olmasına neden olmaktadır. Maliyetlerinin yüksekliğinin nedeni, liberal ekonomik sistem içerisinde Devletin büyük bir rol almasından kaynaklanmaktadır.

Devlet kamu maliyesini karşılayabilmek adına yüksek vergi politikaları uygulamaktadır.

Yüksek fon, stopaj ve benzeri vergilere ek olarak iflas etmiş olan sosyal güvenlik sisteminin oluşturduğu maliyetler, reel sektörün rekabetten uzak ve kayıt dışına kaymasının temelini oluşturmuştur.

İktisat literatürünün iki büyük kuramcısı Keynes ve Friedman kriz dönemlerinin atlatılması için devlet kaynaklarının devreye sokulması gerektiğini söylüyor.

Her ikisi de özetle, “Ey ekonominin büyük patronu… O olur, bu olur diye düşünme, ellini cebine at, harca ki krizden çıkalım” diyor.

Keynes ve Friedman’ın kriz konusunda birleşen görüşlerinin özü doğru.

Ama her iki bilim adamının da 20’nci yüzyılda, devletin ekonomi üzerinde ana oyuncu olduğu dönemde geliştirdikleri bu teorilerin yeniden ele alınması ve bugüne uyarlanması gerektiği açık.

Çünkü tüm dünyada artık ekonominin büyük patronu özel sektör.

Devletlerin giderek küçüldüğü günümüzde, kamunun harcadığı paraların etkisi giderek azalırken, toplam maliyeti büyüyor.

Örneğin geçen yıl tüm dünyada kamu yönetimleri tarafından uygulanan kurtarma ve canlandırma paketlerinin maliyeti bu yıl devletlerin ağır borç yükü nedeniyle iflasını gündeme getiren bir gelişme olarak karşımıza çıktı.

Yani artık kamunun işin içine elini fazla sokması; zararı, yararından büyük bir ilaç gibi…

Kategori
Etiketler

Henüz mesaj yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler
Arşivler