Güney geçmişteki politikasından ödün vermeden İSTEMEYE devam ediyor Peki biz ne istiyoruz? Kıbrıs Türkü ne istiyor? “
Yıl 2003, Anan Görüşmeleri Öncesi Yıl 2011, Annan Görüşmeleri sonrası yeni süreç Yıl 2016, çözüme en yakın olduğumuz zaman dilimi olarak ifade edilen an Güney GÜZELYURT’u istiyor MARAŞ’ı anlaşmamızın imza gününden itibaren devrini istiyor Anastasiadis, Annan Planı döneminde adanın yüzde 29’unun Türklere verilmesine ‘evet’ derken, şimdi bu rakamdan da geri adım atıyor ve Türk tarafına yüzde 25’ten az bir oranda toprak bırakılmasını şart koşuyor İstiyor da istiyor Haklı da, Anna Planına ”HAYIR” diyen toplumunu ”EVET” e yöneltmek için daha da isteyecek
Güzelyurt bölgesine yatırım yapabilmek adına birçok yasal düzenleme hayata geçiren KKTC hükümeti bunun meyvelerini son zamanlarda kısmen de olsa almaya başladı. En son yeni bir Üniversite bölgeye yatırım yapmak adına kolları sıvadı ve büyük bir yatırıma başladı. Rum Lider bu yatırımı direk olarak AB Komisyonuna şikâyet etti Hatta bu bölgeye yapılmakta olan alt yapılarında durdurulmasını talep etti
Geçtiğimiz günlerde bölgeyi ziyaret ettim. Bölgenin önde gelen bazı kişileri ile sohbet ettim Onların gündemi bambaşka!!! Bölgeli; hastane istiyor, polis istiyor, daha iyi eğitim alabilecekleri okullar istiyor, organize sanayi bölgeleri vb. ekonomik ve sosyal değer kazandırılması peşindeler Görüşmeler ile ilgili olarak ise, bize soran olsa ne olur Bu bölgeli canından o kadar bezdi ki, vereceklerse versinler bitsin bu azap diyor
Bu da bizim Hükümetlerimizin ayıbı. Zaten genel olarak olan da bu değil mi? Ülkede öyle bir sistem yaratıldı ki, tüm köşe başları tutulmuş, bir kere vekil olan siyasiler en az 20 sene vekil olup parti parti gezip oturduğu koltuğa sahip çıkmaya çalışıyor veya siyasi rant uğruna herşeyi mübah sayıyor. Topluma sahip çıkan yok
Türk toplumu yıllarca ciddi anlamda büyük zorluklar yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Dünyadan tecrit edilmiş bir şekilde yaşamaya zorlanmaları bunun en temel göstergesi. Ancak sosyo-ekonomik olarak geçmişe oranla daha iyi bir noktada olduğumuzda aşikârdır.
Annan Planı sonrası KKTC ekonomisi başta inşaat olmak üzere birçok alanda büyüdü, her olumsuzluğa rağmen geçmiş yılda Kuzey ekonomisi nerde ise %100 büyüdü. Bu büyüme bile ekonomiye ve ülke geneline büyük bir ivme kattı. Ancak, ne var ki bu büyümeyi beklemeyen-planlamayan daha doğrusu zaten ekonominin “E” sinden dahi anlamayan Siyasetçiler, süreci yürütemediler. En basit örneği; ekonomi büyüdükçe özel sektör de kısmen de olsa büyüdü ancak, ne var ki ayni oranda hatta daha fazla bir oranda verimsiz Kamu da büyüdü
Kendi toplumunu sosyal ve ekonomik açıdan yönetemez bir yapıya sahip bu hükümetlerin her konuda yaratmış olduğu yıkım ve yönetime karşı olan güvensizlik herkesin arzu ettiği ADİL ve KALICI barışı, “çözüm olsun da ne olursa olsun artık” noktasına sürüklemiştir.
Kendi seçtiğimiz ve hatta kendi yarattığımız ve kişisel menfaatlerimiz için destekleyerek büyütmüş olduğumuz bu sürdürülemez yapı, şimdilerde birçok kişi tarafından en ağır şekilde eleştirilir duruma gelmiştir.
Toplum siyasette yeni yüzlere, yeni fikirlere, yeni akımlara ve toplumu için özveriyle çalışacak bireylere ihtiyaç duyuyor artık. Bir durum analizi yaptığımızda, her ne olursa olsun en azından GÜVENLİĞİMİZ ve ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ tartışılamaz ve kaybedilemez iki önemli unsur olarak dikkat çekiyor. Üzerine inşa edilen yapı eğer adil, şeffaf, hesap verebilirlik ve eşitlik ilkesine dayanıyor olsa idi, bugün hiçbir Kıbrıslı Türk bu yapıya isyan edip içeriğini bilmediği bir anlaşmaya gözü kapalı evet demezdi.
Genel olarak bir çoğumuzun algılamada hata yaptığı bir durum daha var!!! Bu topraklarda yaşayan herkes, başta da ben ”ÇÖZÜM” ün en büyük savunucularındanım. BARIŞ zaten var; siz bunun adına ister ateşkes deyin ister tanınmayan bir ülke deyin, ne derseniz deyin Ben de bu yapının sürdürülemez olduğuna ve ada için bir ÇÖZÜM ün gerektiğine inanmaktayım.
Ancak,
Nasıl bir çözüm? Annan Planından çok daha geriye, sırf tüm dünya istiyor diye ve zorluyor diye yok olma pahasına bir ”ÇÖZÜME” evet demeyeceğim. Bizi, bu günden daha da geriye götürüp adada ikinci sınıf vatandaş veya alt kesim vatandaşı oluşturacak bir yapıdaki ÇÖZÜME de evet demeyeceğim. Sırf ÇÖZÜM olsun diye bu topraklardaki yaşama hakkımı yeniden baskı ve esaret altına da vermeyeceğim. Birileri kendi çıkarları uğruna isteyebilir Tüm Dünya, Avrupa, Amerika, İsrail, Rusya herkes ama herkes isteyebilir Ama adil ve eşit statüdeki bir ÇÖZÜME evet derim
Adada estirilen ÇÖZÜM rüzgârının sonu nereye varır bilmem ama şu an itibari ile adanın Kuzeyi “pireye kızıp yorgan yakma” noktasında. Bir taraftan iç siyasette yıllardan beri yaşanan olumsuzluklar, diğer tarafta siyasilerimizin iradesizlikleri ve yetersizlikleri dolayısıyla Türkiye’nin belirli alanlarda yaptığı dayatmalar ve oluşan adaletsiz, menfaat ve çıkara dayalı yönetim şeklinden dolayı tüm umutlarını tüketmiş bir toplum. Tek çıkış yolunu bugün için çözüm görüp neye imza atacağından bir haberi olmayan toplumumuz için umarım ve dilerim her şey istediklerine az da olsa yakın olur. Çünkü bu sürecin yönetimi bizlerin elinde değil… Bizi yönetenlerin hiç değil ki zaten bir şeylerden de anladıkları yok ki…
Henüz mesaj yok